☼BÖLÜM 15☼

9.6K 374 54
                                    

OKUYUN BURAYI :) ÖNEMLİ

BİRAZ GECİKTİ BUNUN İZİN ÜZGÜNÜM. AMA SÖZÜMÜ TUTUP HİÇ YAZMADIĞIM KADAR UZUN BİR BÖLÜM YAZDIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. PUSAT'IN YAŞAYIP YAŞAMADIĞINI BİR KAÇ BÖLÜMDE ÖĞRENECEKSİNİZ. BUNU HEMEN ÖĞRENMENİZİ İSTEMİYORUM SABREDİN LÜTFEN :)

YORUM VE VOTEDE BULUNANLARA TEŞEKKÜR EDİYORUM :)

KEYİFLİ OKUMALAR

MEDYA EREN

Bakışlarım Çağan'ı bulduğunda, merakla bana baktığını fark ettim. Bir kağıda bir de Çağan'a baktım. Bana oyun mu oynuyordu?

"Bu zarfı kim getirdi?" dedim. Elini 'Bilmiyorum' anlamında kaldırdı.

"Nasıl bilmiyorsun? İlla ki bir ses duymuşsundur"

"Gerçekten bilmiyorum. Uyandığımda buradaydı. Hem ne yazıyor içinde?" dedi. Elimi anlıma vurup, Çağan'a bakmayı sürdürdüm. Birileri bana kesinlikle oyun oynuyordu. Birde bu mu çıkmıştı başıma? Çilek ve Ulaş'ın içeri girdiğini gördüğümde, elimde ki zarfı sallamaya başladım.

"Bu zarfı kim getirdi? Gördünüz mü?" İkisi de 'Hayır' anlamında kafasını sallayınca, tekli koltuğa sıkıntıyla oturdum. Buda neydi böyle? Gerçekten artık çok sıkılmıştım bu oyundan!

"Bakın eğer içinizden birisi bana bir oyun oynuyorsa-" derken lafımı kesen Çilek olmuştu.

"Saçmala sana neden oyun oynayalım. Ne yazıyor ki?"

"Boş verin. Ben gidiyorum" deyip, zarfı çantama attım. Ayağa kalkıp, odadan çıkmak için adım attım.

"Kamera! Belki kameralardan odaya kimin girdiğini görebilirsin" Çağan'ın bu fikri beni gülümsetmişti. Zarfı kim göndermişse, Pusat'la ilgili bir şey bildiği kesindi. O kişiyi er yada geç bulmalıydım! Bir sorun vardı! Kamera kayıtlarını önüne gelen herkese gösterirler miydi?

Danışmaya gidip, olanları anlatmalıydım. Doğruca mı anlatmalıydım? Yoksa bir şeyim çalındı diyerek mi? Sonuçta kimse bir zarf için kamera kayıtlarını herhangi birine göstermezdi. Hem nasıl anlatacaktım ki? 'Pardon benim refakatçi olarak kaldığım hastanın odasına, esrarengiz bir zarf bırakılıyor ve bu zarfın içinde hayati bir konu hakkında bilgi veriliyor' mu? Kesinlikle beni aptal yerine koyarlardı.

Mantıklı bir şeyler düşünmeliydim. Bunun için önce sakin olmam gerekirdi. Derin bir nefes alıp, adımlarımı danışmaya doğru ilerlettim.

"Merhaba" dedim endişeli gibi davranmaya çalışarak. Kafasını bilgisayarından kaldırıp sonunda bana bakabilmişti.

"Buyurun?" evet Azra buyur bakalım.

"1013. Odanızda bir hastam yatıyor. Refakatçi olarak kalmıştım fakat ben odadan çıktıktan sonra odada bulunan telefonumu çalmışlar" Yuh! Harbiden yuh! Bu nasıl boktan bir anlatım şekli? Kesin inanmıştır Azra kesin!

"Neden eşyalarınıza sahip çıkmıyorsunuz?" dedi. Kıvırcık saçlarını arkaya doğru atıp, gözlerini tekrar bana çevirdi.

"Sizden azar işitmeye gelmedim. Güvenlik kameralarına bakmak gerekiyor" diye çakıştığımda, biraz bozulur gibi olsa da nereye gitmem gerektiğini söylemişti. 'Güvenlik Birimi'

Alt kata inip güvenlik birimini aramaya başladım. Girişteki danışmadan tam yerini öğrenip adımlarımı ilerlettim. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Üniformasıyla oturmuş bir şeyler yapıyormuş edasıyla bana bakan güvenliğe, istemsiz bir şekilde gülümsedim.

"Ne istemiştiniz?" diye sordu. Karşısında ki kocaman ekrandan, hastanenin her yeri apaçık izleniyordu. Derin bir nefes alıp, daha mantıklı bir cümle kurmayı dileyerek söze başladım.

SERSERİNİN CENNETİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now