☼BÖLÜM 10☼

11.2K 417 48
                                    

MEDYA BARIŞ!

"Hayatımda gördüğüm en güzel gelin oldun Defne" dedim. Bana sıcak bir şekilde gülümsedi. Gerçekten kusursuz bir güzelliği vardı. Ayağa kalkıp kollarını bana doladı.

"İyi ki yanımızdasın" dedi. Ona buruk bir şekilde gülümsedim.

Birden Çağan gelmişti aklıma. O günden sonra bir daha Çağan'ı görmemiştim. Görmekte istemiyordum. İçimde bir şeyler kırılmıştı. Güven mi yoksa başka bir şey mi bilemiyorum. Bildiğim tek şey var ki Çağan'dan nefret ediyordum. Nasıl olurda Pusat'a olan duygularımla alay edebilirdi? Neden bu kötülüğü yapmıştı ki bana? İnsanları anlayabilecek akla sahip değilim ve sanırım hiç olamayacaktım. Tek suçum sadece onlara güvenmek ve inanmaktı ama en sonunda yine ben nasibimi almıştım.

"Eren'e haber verir misin Azra?" Düşüncelerimden ayrılıp Defne'ye baktım. Bu mutluluk benim kıskanabileceğim türdendi. Nasıl olurda bu kadar mutlu olabilirlerdi ki?

"Tamam gidiyorum" dedim. Odadan çıkıp yandaki odaya girmek için kapıyı tıklattım.

"Gel" diye bir ses duyduğumda, odaya girmek için adım attım. Bu an bana Kenan'la evleneceğim anı hatırlatmıştı. O lanet günü nasıl olurda unutabilirdim? Karnımı tekmeleyerek bebeğimi düşürmüştü. Üstelik kendi bebeğiydi! Beyazlar içinde olan bedenimi bir anda kırmızıya boyanmıştı. Pusat en son anda gelmiş ve 'Benim gelinim' demişti. Ben Pusat'ın geliniydim, sadece Pusat'ın...

"Gelin hazır, artık inebilirsiniz" dediğimde, onun nasıl bu kadar yakışıklı olduğunu düşündüm. Eren adımlarını bana yaklaştırıp sıkıca sarıldı.

"Seni çok seviyorum Azra. İyi ki yanımdasın" dedi. Ona kollarımı doladım.

"Sende benim Eren... Sende iyi ki benim yanımdasın" deyip gülümsedim. Kısa bir sarılmadan sonra ondan ayrıldım. Gözlerinin dolduğunu fark ettiğimde, elimi yanağına koyup gözlerine baktım.

"Gelin ağlar! Damat değil" diye sesimi yükselttim. Muzip bir şekilde kıkırdadı.

"Hadi gidelim. İnan bana Defne'yi sinirlendirmek istemem"

"Kılıbık" dediğimde, kahkaha attı.

"Kılıbık mı? Ben sert bir erkeğim tamam mı?" Omzuna vurup gelinin kapısını tıklattım.

Eren içeri adımını atar atmaz, heyecandan ayağı takıldı. Ben buna kıkırdarken ikisi sadece birbirlerine bakıp gülümsüyorlardı. Birbirlerine sarıldıklarında, ikisinin de gözleri dolmuştu.

"Ah hadi ama! Davetliler sizi bekliyor" dedim. Kol kola girip odadan çıktılar. Onlardan önce aşağı inip fotoğrafçılara haber verdim. Onların asaletini aşağıdan izlemek daha keyifli olacaktı. Herkes alkışlarken, ben sadece Eren'e bakıyordum. Buruktu... Babasını ne olursa olsun görmek istediğine emindim. Bana ne yapmış olursa olsun Kenan onun babasıydı. Kafamı yana çevirdiğimde, şerefsiz Murat'ın beni izlediğini fark ettim. Kafamı hızla gelin ve damada çevirdim.

Masaya oturmuş, nikah memurunun gelmesini bekliyorlardı. Nikah memuru sonunda geldiğinde, şahitleri çağırdı. Adımlarımı masaya yöneltip, yanda ki yerimi aldım.

Sonunda nikah kıyıldığında, Eren ve Defne teker teker davetlilerin yanına gitmeye başladı. Davet başlayalı henüz yarım saat olmasına rağmen, insanların benim olmayan saçlarıma bakması beni rahatsız etmişti. Onları çekeceğim tam üç saatim vardı. Üç saat bu insan topluluğuna katlanacaktım.

Derin bir nefes alıp etrafı izlemeye başladım. Salonda ki insanların bakışları giriş kapısına yöneldiğin de, kafamı o yöne çevirdim. Bu korumaydı! Onun burada ne işi vardı ki?

SERSERİNİN CENNETİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin