☼BÖLÜM 16☼

8.3K 369 67
                                    

YENİ BÖLÜM! 17. BÖLÜMDE SİZE SÜRPRİZİM VAR. YANİ KISACA ÖĞRENECEKSİNİZ :)

KEYİFLİ OKUMALAR!

Tişörtü son bir kez daha koklayıp üzerime geçirdim. Evden çıkıp bir taksi çevirdim. Pusat'ın tişörtü üzerimdeydi! Her ne kadar o kokmasa bile sanki o kokuyormuş gibi koklamak bana iyi hissettiriyordu.

Bu benden sana en güzel armağan. Bu armağanı iyi kullan! 

Ne demek istiyordu? Bugün bu iş çözülecekti aksi takdirde ben kafayı yiyecektim. Ne olursa olsun bugün öğrenecektim. Bir günüm daha 'Yaşıyor mu? Yaşamıyor mu?' diye düşünerek geçmeyecekti. Yaşamıyor dedikleri halde onun yaşadığına inanan ben mi aptalım? Yoksa beni yaşamadığına inandıramayan onlar mı? Bilmiyordum. Aklım 'Yaşamıyor' diyor. Kalbimse onun yaşadığını iddia ediyordu. 

Üstelik bu zarfları gönderen kişi fazlasıyla canımı sıkmaya başlamıştı. Belki bu gönderilen zarflar olmasa çoktan diretmekten vazgeçmiştim. Tuhaf hissediyordum. Yaşıyor gibi hissediyordum. Belki de bunun olmasını istediğim için böyle hissediyordum. Sadece kendimi kandırıyordum. 

Belki de sevdiğim adam gerçekten bir ölü. Belki de şuanda bir yerlerde nefes alıyor. Gülüyor, ağlıyor, uyuyor, geziyor... Keşke böyle olsa... Başkasına gülmesine bile katlanabilirim! Yada bundan emin değilim. Katlanamam. 

Uzun sayılabilecek bir yolculuktan sonra taksiciye ücreti ödeyip indim. Adımlarımı hastaneye doğru atarken, etrafımı süzmeye başladım. Dün bana çarpan kişi belki şuanda beni izliyordu. Paranoyak olmuştum resmen. Bana böyle numaralar ve oyunlar yapacağına neden karşıma çıkıp adam gibi anlatmıyordu? Bu halimle eğlendiğine emindim!

Kantine geçip etrafı süzdüm. Ne Eren vardı ne de Defne. Telefonu çıkarıp Eren'i aramaya başladım. 

"Efendim Azra? Geldin mi?"

"Evet aşağıdayım" deyip telefonu kapattım. Kısa bir beklemeden sonra geldiklerini gördüm. Eren selam verip oturdu. Defne ayakta dikilmiş ve kollarını birbirine bağlamıştı.

"Bu tişört ne Azra?" dedi Eren şaşırarak. Omzumu silktim.

"Pusat'ın tişörtü. Hatırlamadın mı?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Öksürüp,

"Eee hadi gitmiyor muyuz?" dedi. Nereden bulduğumu sorması gerekiyordu!

"Biraz oturalım" dedim. Defne sıkıntılı bir nefes verip, yanımda ki sandalyeye oturdu.

"Neden geciktin?" Eren'e kısa bir bakış attım. Burada mı söylemeliydim? Hayır burada olmazdı. Kendime sahip çıkamama ihtimalim fazlaydı.

"İşim vardı. Neyse buradan sonra nereye gideceksiniz?" 

"Eve gideceğiz. Sen ne yapacaksın?"

"Çağan sanırım bugün çıkacak. Onu eve bırakıp geleceğim bende" dedim. 

"Bugün taburcu olacak birine ziyarete mi gelinir? Saçmalığa bak. Eve gidelim direkt" Defne bir yerde haklıydı. Zaten ziyarete gelmelerini de istemiyordum.

"Buraya kadar gelmişken görmeden gitmeyelim dedim" dedi.

"Bir şey olmaz sonuçta sizi tanımıyor" dedim.

"Ne yapalım gidelim o zaman Defne" 

"Gidelim. Zaten bu hastane kokusu beni fazlasıyla rahatsız ediyor" Defne bu aralar fazlasıyla gıcıktı. Buna anlam veremiyordum.

"Tamam görüşürüz güzelim. Fazla gecikme" diyen Eren'e göz devirdim. Gecikmeyecek ve sizden her şeyi harfi harfine öğreneceğim.

Ayağa kalkıp Çağan'ın odasının yolunu tuttum. İçeriye girdiğimde odada kimsenin olmadığını fark ettim. Erken mi çıkarmışlardı? Telefonu çıkartıp Çağan'ı aramaya başladım.

SERSERİNİN CENNETİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now