☼BÖLÜM 8☼

10.1K 425 65
                                    

Hızla ayağa kalkıp çantamı aramaya başladım. Etrafı dolanıyordum en olmadık yerlere bile bakıyordum ama yoktu. Bankların etrafını dolanmaya başladım.

"Bunu mu arıyorsun?" sesin geldiği yere kafamı çevirdim. Uzun boylu, yapılı, siyah saçları olan bir genç bana doğru geliyordu. 25'li yaşlardaydı ve karizmatik bir yüzü vardı. Elinde tuttuğu çantamı bana doğru uzattı.

"Evet. Çok teşekkür ederim bu benim için önemliydi" dedim. Şaşkınlık içerisinde bana bakmaya başladı. Adımlarını bana doğru yaklaştırıp, çantamı bana verdi.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Sen Azra'sın değil mi?" dedi.

"Evet, sen beni nereden tanıyorsun?" deyip, ellerimi kel olan kafama koydum. Onunlada mı yapmıştım yoksa? Hayır! Eğer yapmış olsaydım, onu bu yakışıklıkla tanırdım.

"Tanımadıysan önemli değil" dedi. Yanımdan geçip yürümeye devam etti. Çantamın içini aradığım da, defterin burada olduğunu görüp derin bir oh çektim. Ama bu kimdi? Arkamı dönüp ona doğru koştum. Çağan'a baktığımda, beni izlediğini fark ettim. Buna aldırış etmeden, onu kolundan tutup kendime çevirdim.

"Kim olduğunu söyler misin?"

"Kim olduğum önemli değil" dedi. Sıkıntılı bir nefes verdim. Gerçekten tavır çekecek halde değildim.

"Şunu söyler misin?"

"Ben size yardım eden o korumayım" dedi. Etrafa sıkıntıyla bakmaya başladı. Gözlerimi bir anlığına yumdum. Geçmiş her yerde karşıma çıkıyordu.

O günleri düşündüm, çektiğim acıları. Yemediğim dayak kalmamıştı. Çekmediğim işkence kalmamıştı. Kenan piçinin bana yaşattıklarını, vücudumda ki her bir iz hatırlatıyordu bana. Sigara izleri, kemer izleri, derime işlemiş morluklar ve çürümüş bedenim. Zorla bana sahip olması ve en acısı, karnımda ki bebeğimizi tekmeleyerek öldürmesi. 'Nasıl olurda bir fahişe anne olabilir?' Bu cümle canımı o kadar yakmıştı ki...

"Ben gerçekten" deyip, sustum. Şuan içimden ona sarılmak geliyordu ama yapamazdım. Pusat'tan sonra sarıldığım tek erkek Eren'di. Bunun da ayrı bir nedeni vardı tabii. Eren'le aramda hiç bir şey olamazdı hatta imkansız gibi bir şeydi. Şimdi tanımadığım bir erkeğe sarılmak yanlış anlaşılabilirdi. Pusat'a ihanet etmiş olurdum. Çağan beni kollarına aldığında bile ona sarmamıştım kollarımı.

Ne düşünüyordum ben böyle?

"Sen benim hayatımı kurtardın ama sevdiğim adam öldü. Keşke benimde hayatımı kurtarmasaydın" dedim.

"Benim hatamdı. Eğer o gece sizi kurtarsaydım ikinizde hayatta olacaktınız" dedi. Gözlerine baktım. Haklıydı. Hem de çok haklıydı ama bu önemli değildi. Bizim hayatımızı iki kez kurtarmıştı. Pusat ve Killian'ın gözü önünde becerilecektim. O Eren'e haber vermeseydi kurtulamazdım.

"Senin hatan değildi kendini suçlama" dedim. Kafasını sallayıp gözlerime baktı. Gözünde ki pişmanlık beni gerçekten üzmüştü. Kenan'ı öldürmüştü ve ben onu asla ama asla suçlayamazdım.

"Bu halin ne peki?" dediğinde, üstüme baktım. Gerçekten iğrenç bir haldeydim ve aşırı derecede üşüyordum.

"Seni evi bırakayım. Bu arada ismim Barış" dedi. Ona zoraki bir şekilde gülümsedim.

"Eve bırakmana gerek yok. Taksiye atlar giderim" deyip kafamı etrafa çevirdim. Gözlerim tekrar onunla buluştuğunda, anlayışla kafasını salladı.

"Görüşürüz o zaman" dedi. Gülümseyip Çağan'ın yanına gittim.

"O kimdi?"

"Sana ne" dedim. Gözlerini pörtletip bana baktı ve devam etti.

SERSERİNİN CENNETİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now