☼BÖLÜM 29☼

10.7K 355 111
                                    

GEÇİKME İÇİN ÜZGÜNÜM :( UMARIM BEĞENİRSİNİZ. HATALAR VARSA AFFEDİN ÇÜNKÜ ŞUAN CİDDİ ANLAMDA ZAR ZOR PAYLAŞTIM.

MEDYA ÇAĞAN

“Pusat bana neden inanmıyorsun?” dediğimde, ondan birkaç adım gerilemiştim.

“İnanmıyor değilim. Sadece sende tuhaf bir şeyler var. Çözemediğim bir şey” dedi. Kaşlarımı çatarak,

“Tuhaf olan ne? Ben senin arkadaşınım ve doğal olarak sende benim”

“Belki de haklısın” dedi yatağa geçip otururken.

“İyi geceler” deyip kapıya doğru yöneldim.

“Peki, bir şey sormak istiyorum” dedi. Bedenimi ona doğru çevirip, diyeceği şeyi beklemeye koyuldum.

“Neden Aylin’le yakınlaşmamızı sürekli engellemeye çalışıyorsun?” derin bir nefes alıp, aklıma gelen ilk şeyi söylemeye başladım. Tabii ne kadar inandırıcı olduğum tartışılır.

“Önceden senin hiç sevgilin olmazdı o yüzden biraz garibime gidiyor” dedim. Kaşlarını çatıp,

“Başka bir şey yok yani öyle mi? Sadece arkadaşını kıskandığın gibi” dedi. Kafamı olumlu anlamda sallayıp,

“Yani biz kızlar böyleyizdir. Kız yada erkek arkadaş fark etmez, onu başkalarından kıskanırız. İlk bizim arkadaşımız olmuşsa bizden başka kimseyle yakın arkadaş olamaz” dedim. Kollarını birbirine bağlayıp,

“İyi ama Aylin benim yakında karım olacak” dedi.

“Olabilir. Sonuçta seni ondan önce tanıyordum ve ondan önce sev-“ derken kendimi susturdum. Gerçi Aylin Pusat’ı sevmiyordu. Seven insan kesinlikle Aylin gibi olmazdı. Ondan önce sevmiştim dersem bu cümle pekte doğru olmazdı.

“Ondan önce?”

“Ondan önce sevdim” dedim bir an boşluğa gelerek. Sıcak bir gülümseme takındı. Bu o kadar içten ve o kadar güzel bir gülümsemeydi ki, bunu size tarif edemezdim. Belki de hasret kaldığım için bu kadar muhteşem geliyordu gözüme.

“Yani beni seviyorsun?” dedi onay beklercesine.

“Tabii ki seni seviyorum ama arkadaş gibi” dediğimde, ayağa kalkıp ellerini omuzlarıma koydu.

“Biliyorum Azra Çağan’ın seviyorsun ve beni de arkadaş olarak seviyorsun. Peki, ama neden bana sarıldığında hep farklı hissediyorum?” dedi. Bilmiyorum anlamında birkaç ifade takındım.

“Peki sen? Sende benim gibi hissediyor musun? Yani bu harika. Harika hissediyor musun? Sanki ben senin teninin ilacınmışım gibi?” dedi. O an dolan gözlerimi fark etmesin diye yere bakıp derin bir nefes aldım ve tekrar kafamı kaldırdım.

“Hala bencilsin” dedim gülerek. Boğazımda düğümlenen şey beni fazlasıyla rahatsız etmeye başlamıştı. Hani ağlamamak için kendinizi tutarsınız ve sesiniz titreyerek çıkar ya, işte şuan tam bu haldeydim.

“Bencil biri değilim” dedi.

“Hayır bencilsin. Sırf iyi hissettiğin için bana sarılmak istiyorsun. Seni benden başka kimse bu kadar iyi tanıyamaz. Attığın adımdan, aldığın nefese kadar seni tanıyorum ve biliyorum” dedim. Kaşlarını çattı ve omuzlarımda olan elini indirdi.

“Beni bu kadar iyi tanıman imkansız” dedi ve kendinden emin bir halde devam etti “Madem beni bu kadar iyi tanıyorsun, hissettiğim ve düşündüğüm şeyleri de bilmen gerekiyor.” dedi. Yatağa geçtim ve oturdum.

“Bilmediğimi de nereden çıkardın?” deyip, bilmiş bilmiş sırıttım. Tamam, ne hissettiğini anlayamıyordum ama bazen neler düşündüğünü tahmin edebiliyordum.

SERSERİNİN CENNETİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now