☼BÖLÜM 39☼

8.2K 389 145
                                    

YENİ BÖLÜM! ÖNCELİKLE WHATSAPP GRUBU İSTEYEN ARKADAŞLAR OLDU. ONUN HARİCİNDE FACEBOOKTA SAYFA AÇMAMI SÖYLEYENLER. AÇIKCASI İLGİ AZ OLUR DİYE FACEBOOK SAYFASI AÇMAK İSTEMİYORUM AMA BİLEMİYORUMDA... WHATSAPP GRUBUNA KATILMAK İSTEYEN OLURSA AÇACAĞIM BANA MESAJ ATARSANIZ SEVİNİRİM.

UMARIM BEĞENİRSİNİZ! MEDYA ÇAĞAN

KEYİFLİ OKUMALAR!


"Pusat mı?" dememe kalmadan odanın kapısı açıldı. Kafamı kaldırıp, Pusat'a bakacaktım ki kolumdan tutularak sürüklenmeye başladım. Çağan yine her zaman ki gibi bağırıyor ve beni bırakmasını söylüyordu. Pusat ne beni ne de Çağan'ı dinliyor, hala sürüklemeye devam ediyordu.

Merdivenlerden o önde ben arkada hızla iniyorduk. Kolumu o kadar çok sıkıyordu ki, şimdiden sızlamaya başladığını hissediyordum.

"Pusat! Ne yapıyorsun bırak beni"

"Hey! Pusat bırak diyorum kolumu çok sıkıyorsun" diye son bir kez çemkirdim. Pusat merdivenlerin sonunda durup, birkaç saniye yüzüme baktı. Sonra hızla hastanenin bahçesine doğru sürüklemeye devam etti.

Otoparka geldiğimizde, arabanın kapısını hızla açıp beni ön koltuğa bildiğiniz fırlattı. Şoför koltuğa geçip kemerini taktı.

"Kemerini tak!" diye bağırdı. O kadar sinirliydi ki, bu sinirine anlam veremiyor ve ciddi anlamda ondan korkuyordum. Biliyordum bana bir şey yapmazdı.

"Kemerini tak!" diye tekrarladı. Yine takmayınca, kendisi önüme eğilip kemerimi taktı ve arabayı çalıştırdı.

"Nereye?" diye sordum kısık bir sesle. Cevap vermeden yoluna devam etti. Soruyu tekrar sormaya ciddi anlamda cesaretim yoktu.

Tahmin ettiğim kadarıyla yirmi dakikadır yoldaydık. Arada bir bakışlarımı yoldan ayırıp, Pusat'a çeviriyordum. Siniri geçmiştir diye tahmin etsem de, kaşları çatık yola bakmaya devam ediyordu.

"Kendini böyle havalı mı zannediyorsun?" dediğimde, yüzünde bir tebessüm oluştu. Kaşlarımı çatmış şaşkınlıkla ona bakıyordum. Duygu değişimi diye buna deniyordu sanırım.

"Ne? Ne gülüyorsun" diye bağırdım. Biranda ciddileşip,

"Hatırlamıyor musun? Ben zaten havalıyım" dedi. O anda benimde yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti. Eski zamanlarda onunla geçirdiğim bir diyalogdu bu. Hatırlaması... Ne kadar mükemmeldi? Bir adam ancak bu kadar mükemmel olabilirdi... Tabii benim için.

"Nereye gidiyoruz?" diye tekrar sorunca, ciddiyetini bozmadan,

"Gidince göreceksin" dedi. Omzumu silkip, hiç bir şey demeden yolu izlemeye devam ettim.

Beş on dakika sonra, arabayı sağa çekip aşağıya indi. Kapımı açıp, gözlerime bakmaya başladı.

"Söyleseydin ben kafamı çevirip gözlerine bakardım" dedim. Elini sağ cebine atıp, siyah bir bez çıkardı.

"Arkanı dön" dedi.

"Ne yapacaksın? Kafamı mı keseceksin?" gibi saçma bir cümle kurdum. Bıkkınlıkla,

"Azra arkanı döner misin? Yoksa ben mi döndüreyim" dedi. Arkamı dönüp, ne yapacağını bekledim. Elindeki bezi sıkıca gözlerime bağladı. Hiç bir şey göremiyordum.

"Ne yapıyorsun Allah aşkına?" dediğimde, ellerimi eline almış, bağlıyordu. Evet, gerçekten bağlıyordu.

"Azra aylardan yaz ama sen hala uyanamamışsın" deyip, kapımı kapattı. Bunu hayvan gibi çarpışından anlamıştım. Bir dakika bana ayı demişti! Arabaya oturduğunu anladığımda,

SERSERİNİN CENNETİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now