Sinir Hastası

1.8K 115 17
                                    

Telefonum ısrarla çalınca, telefonumu kulağıma koyup, ters ters Olcay müdüre bakıp;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Telefonum ısrarla çalınca, telefonumu kulağıma koyup, ters ters Olcay müdüre bakıp;

"Aras, kusura bakma, aradığını geç gördüm, telefonum bende değildi"

Tek nefeste konuştuğumda, Olcay müdür yamuk bir şekilde gülüp, ayağa kalktı ve banyoya doğru gitti.

"İyi misin Metin, öyle açmayınca merak ettim"

"İyiyim Aras, çok teşekkür ederim ve iyi ki varsın, yemin ediyorum, senin gibi mert delikanlı insanlar kalmamış, hepsi yavşak, hepsi düzenbaz"

Bunları söylerken sesimi de yükseltiyordumki, söyledigim laflar sahibine ulaşsın

"Ne alaka, niye böyle söyledin?"

"Şey ya, öyle içimde geldi söylemek istedim. Gerçekler sonuçta"

Aras'ın gülme sesi kulağıma gelince, yine saçmalayacağımı düşünüp,

"Aras geç oldu, sonra konuşalım mı, sende uyu, merak ettiğin için gerçekten çok teşekkür ederim"

"İyi o zaman, yarın çıkışta bekle beni, seni alayım"

"Yaa, ne hoşsun gerçekten"

Aras tekrardan gülünce, yutkunup

"Tamam bekliyor olacağım"

Deyip, telefonu kapattım. Ulan kırk yılın başı kedi olup, bir fare değil, Bengal kaplanı yakaladım. Artık sikseler bırakmazdım, hatta örümcek adam gibi, dört kolla sarılacaktım.

Neyse, bu Olcay müdür hazır banyoya gitmişken, bende odayı incelemeye başladım. Bu oda, diğer odalardan hem daha farklı ve özenliydi hemde daha büyük.
Ulan gece gündüz çalıyorum. Benim aylık maaşım bu otelin ancak iki geceliğine yeterdi. Batsın yeminle bu dünya.

Birde bazıları aylarca kalıyordu. Gerçi onlara ekstra indirim yapıyordum ama yine de onların bir ayda ödedikleri parayı ben bir ömür biriktiremezdim.

Sanırım, Allah bazı kullarını, dünyaya göndermeden önce, rezervasyon olarak, kısmetlerini onlar dünyaya ayak basmadan göndermişti
kimisini de, benim gibi hem maddi, hemde sağlık gibi imtihanlarla boğmuştu.
Nerde lan bu adalet. Bu dünyanın derdi tek bize miydi.
Yada ben mi dedim, beni bu dünyanın acısıyla imtihan edin diye.
Benim şans kapılarım nerede ise, bir an önce, çıkıp gelsin de kurtarsın beni bu keşmekeş hayatımdan. Çünkü hergün şükür etmekten, alnım çatlamıştı.

En önemlisi de, emek işçi sömürüsü yapılıyordu bize. Az paraya çok iş.
Resmen burjuva kesimine emeğimizi, enerjimizi satıyorduk. Onlar pastanın kaymağını bir kaç kişi ile yerken, işe yaramayan tatsız, tuzsuz keki ise, benim gibi proletar işçisilerine bölüştürüyorlardı

Neymiş, sabreden devriş muradına ermişmiş. Ne muradım eriyordu, ne bir adım ileri gidebiliyordum.

Ve en önemlisi ne de emek sömürenlere birşey oluyordu.
Kendimizi kandırmak için de şey diyoruz, ölüm en hakiki adalet, ne yapayım böyle sonlu adalet amına koyayım. Millet zevki sefa içinde yaşayıp, ölsün bende bu saçma sapan hayatıma isyan edeyim diye öleyim. E sonra şey diyecekler, malesef efendim. İsyan ettiniz haydi bavulunuzu alın cehenneme.
En büyük adaletsizlik de burada başlamıyor muydu, sizce de?

ReSeP-SiYoNiST | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin