Kelepçe

1.4K 93 10
                                    

1 Hafta Sonra

Masada dosyalara bakıyordum ki telefonumun ekranı yanıp sönünce, ilk başta umursamadım. Hatta konsantrasyonumu bozmasın diye telefonu ters çevirdim.
Kafamı tekrardan dosyalara çevireceğim vakit bütün dikkatimin dağıldığını hissedeyerek ofladım. Ve lanet olsun ki, bu siktiğim telefonuna gelen her bildirimi ölümüne merak ediyordum. İster kişisel olsun, isterse kurum mesajı olsun, hiç farketmeksizin anında bakma huyum vardı. Tekrardan oflayıp, elimi telefona attım. Ekrana baktığımda

'Olcay Çetin adına hesabınıza 20 bin TL gönderildi'

Diye bir bildirim görünce, gözlerimi kırpıştırarak önce sırıtıp inanmadım. Sonra emin olmak için gözlerimi kocaman açarak tekrardan baktım. Yine emin olmayınca dereceli gözlüğümü takarak baktım ama bir türlü ikna olmuyordum. Çünkü hiç bu kadar büyük paraları aynı anda görmemiştim. Hem ruhum, hem bedenim, hemde hayatım fasfakiroğlu fasfakirdi.

Neyse, kesin yanlış gördüm deyip, telefonu kökten kapatıp açılması için masaya koydum ve koltuğuma yayılarak ellerimle masada dakikalarca ritim tuttum. Aksi gibi telefonunda donacağı tuttu. Tam beş dakika sonra açıldı. Bir daha baktığımda, aynı mesajı görünce, yüzümde musmutlu güller açıldı. Sonunda benim olan, beni bulmuştu. Herşeyden emin olunca, ailemin fotoğrafını çevirip, masanın en güzel yerine koydum ve ellerimi havaya kaldırıp

"Şükür yarabbim" diyerek amin getirdim.  Bakışlarımı aileme çevirip sıcacık bir gülümsemeyle;

"Oğlunuz hergun daha çok aşık oluyor bu adama"

Dedim ve hızlıca dosyaların işini bitirip, ayağa kalktım. Sürahiyi elime alarak Olcay'ın benim için getirdiği çiçeğe yeteri kadar su vererek, koklamaya başladım. Sürahiyi yerine koyarak, kollarımı masaya koydum ve çenemi koyup, leyla olmuş gibi biraz daha çiçeğe baktım.
Çok güzel bir görüntüye sahip olup, odamı şenlendiriyordu adeta.
Gelen giden herkes ilk çiçeğe bakıp, ardından bana bakarak çok güzel olduğunu söyleyip, bana tebessüm ediyordular. Birgün nazar değecek diye ödüm kopuyordu. Neyse herşeyi siktir edip kollarımı birbirinden çözüp, masanın üzerindeki telefonu elime aldım ve ilk numarayı tuşladım.

Selma abla aranıyor...📞

Birkaç çalıştan sonra, nihayet telefon açıldı

"Kuzum napıyorsun, daha iki saat önce konuştuk, çok mu özledin" deyip kahkaha attı.

"Abla seni özlemeyen ölsün be"

"Sus bakayım ölüm deme, Allah korusun. Hayırdır bu kadar üst üste aramazdın sen"

"Aşk olsun abla o nasıl ithamlar öyle, neyse dur şey diyecektim. Tazminatımın hepsini aldım"

Dediğim vakit bir süre sessizlik oluştu ve Selma abla boğazını temizleyip;

"Nasıl oldu bu, nasıl insafa geldiler bunlar?"

Soru sorunca bu sefer ben susmak zorunda kaldım. Ne diyecektim şimdi. Neyse bir yalan uydurmam gerekiyordu. Tam ağzımı açıp, konuşacaktım ki, kapı açıldı ve üç tane polis yanıma doğru gelerek;

"Bizimle karakola geliyorsunuz Metin bey, hakkınızda adam yaralamaktan şikâyet var" dediklerinde, içime doğru titrek bir nefes alıp;

"Abla telefonu kapatmam lazım" dedim.

Selma ablanın herşeyi duyduğundan adım gibi emindim. Bu yüzden tereddütle telefonu cebime iliştirip, gözlerimi de korkuyla polislere çıkardım.

"N-ne şikayeti, kimi yaralamışım ben"

"Onu karakolda öğrenirsiniz"

Dediler ve Koluma kelepçe takılarak kendileriyle birlikte polis arabasına doğru götürdüklerinde, kapıda gazetecileri gördüm. Hayır nerden duydularsa direk damlamışlardı buraya. Kimisi benim fotoğrafımı çekiyor, kimisi bana mikrofon uzatıp

ReSeP-SiYoNiST | BXBWhere stories live. Discover now