öpmüş

1.8K 111 28
                                    

İkna edilmişlerle yola çıkılmaz, yola inanmış olanlarla çıkılır. Bu yüzden yolu güzel olanın, bileğinde, dikenli izler olurmuş. Benim ise, her tarafım yara bere içindeydi. Yaralarımı, sahte kahkahalar atarak kapatıyordum. Hep güçlü yanlarımı gözler önüne serip, bu hayat yolculuğunda bir umut kırıntısına ihtiyaç duyuyordum.
Aslında bunun en büyük nedeni, kimsenin bana acımasını istemediğimden kaynaklanıyordu.

O yüzden, şuan karşımda, dakikalardır benimle sohbet etmek isteyen, adama tek bir laf dahi etmek istemiyordum. Çünkü anlattıkları o kadar umrumda değildi ki.
Daha doğrusu beni bağlayan, beni alakadar eden bir durum yoktu.

"Ne anlatıyorsunuz Olcay bey, çünkü kafam o kadar dalgın ki, ne anlattığınızı hiç mi hiç anlamadım"

"Diyorum ki, kimseyle aramda bir sikim yok tamam mı, yine beni dellendirdin amına koyayım, siktir git yat şu yatakta"

"Hayır yatmayacağım, çünkü kendimi metres gibi hissediyorum şuan"

"Lan gerizekalı, sana onunla aramda bir şey yok diyorum, neden anlamıyorsun"

"Valla fotoğraf hiç öyle söylemiyor, resmen Emir'i kucaklamış gibisiniz"

Benim, rahat bir şekilde konuşmam, Olcay müdürü o kadar sinilendiriyordu ki, sinirden odada volta atıyordu. Ve onun bu hali acayip, keyif veriyordu bana. Hem laf sokuyor hemde yamuk bir şekilde gülüyordum.

"Benim ağzım bozuk değil ki, bu ve bunun gibi yarak insanlar çok ilham verici, o yüzden ağzımdan küfür çıkıyor hep"

Deyip, eliyle beni gösterince, ters ters yüzüne bakıp, bu sefer bende ayağa kalkıp, onun gibi volta atmaya başladım. Ve elimle onu işaret edip;

"Pencereni açık koyma, merdiven dayarlar, her önüne güvenme götüne koy..."

Son kelimeyi, söyleyemeden korkudan alt dudağımı ısırdım. Üzerime doğru canavar gibi gelince, hızlıca banyoya koşup, kapıyı üstüme kilitledim. Allah'tan yakalamadım. Yoksa bu sefer, haşatım çıkana kadar döverdi beni.

"Aç lan şu kapıyı, açda o lafı sana yedireyim"

"M-müdürüm vallahi ağzımdan birden çıktı, çok özür dilerim"

Birkaç kere kapıya vurup, bekledi. Bende kulağımı kapıya koydum gittimi diye, ama yok. Herhangi bir kıpırdama, adım sesleri yoktu.

"İyi tamam haydi aç kapıyı, saat 2 olmak üzere uykum geldi, haydi uyuyalım"

"Beni dövmeyeceksiniz değil mi?"

Sesim o kadar müsait yerimden çıkmıştı ki, Olcay müdür güler gibi bir sesle

"Yok dövmeyeceğim ama kapıyı açmazsan o zaman farklı konuşurum seninle"

"İyi o zaman siz uyuyun, benim uykum yok"

"METİN, bak iki dakika içinde kapı açılmazsa, kapıyı kırarım" bu sefer sinilendi sanırım.

"Açmıyorum, boşuna beklemeyin"

Zaten kırmayacağını biliyordum. Böyle bir durumda, otelde alarm çalardı. Gerizekalı herif, birde bana gerizekalı diyordu. Ne biçim müdürse artık, ondan daha vakıftım her şeye.

İki dakika dolunca, düt diye bir sesle geldi. Ve kapıyla beraber yan tarafa kaydım. Hay amına koyayım ya. Elinde anahtar kartı vardı zaten. Hay o olmayan aklımı sikeyim ya
Kafasını kapıdan çıkarıp, elini enseme attığı gibi, beni havalandırdı ve kendisiyle beraber yatağa götürüp, yatağın üzerine fırlattı. Bende sanki çok pis bir yere düşmüşüm gibi, üstümü silkeleyip, hızlıca ayağa kalktım ve;

ReSeP-SiYoNiST | BXBOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz