Sevgi Otel

1K 78 29
                                    


Ölümün soğuk nefesini ensemde hissederek var gücümle ormanın içinden, bodur ağaç dallarına çarpa çarpa koşuyordum.

Bir yandan da, hem önüme, hemde arkama bakarak onlardan ne kadar uzaklaştığımı kontrol ediyordum. Akciğerlerime fazla yüklenmemden dolayı, akciğerlerimi gırtlağımdaymış gibi hissediyordum

'Geliyorum sevgilim, sana geliyorum' nefesimin yettiği kadarıyla konuşup, geri kalanıyla da kesik kesik içime nefes alıp veriyordum. Şuan doğadaki küçük büyük bütün hayvanlar benim neden kaçtığımı merak ediyorlardı.

"Metin!" Onun sesini duyduğumda, tekrar arkama bakıp derman kalmayan bacaklarımla daha hızlı koştuğumda ayağım bir çukura girdi ve sertçe yere kapaklandım. Yerdeki çalılar ellerime batınca, acıdan yüzümü buruşturup, sessizce acıdan dolayı inledim. Kafamı elime çevirdiğimde, diken ve sivri tahtaların battığını gördüm.
Bir daha bağırdıklarında korkuyla gözümden gelen yaşlarla ayağa kalktım ve ağrıyan dizlerimle sarsak adımlar atarak koşmaya devam ettim.

Müthiş derecede ağrıyan koluma gözlerim takılınca, büyük bir yarıkın oluştuğunu ve kanların süzüldüğünü görünce, bir daha düşmemek için önüme döndüm ve yüzümü acıdan daha çok buruşturdum.

Bir yandan da, hızla alıp verdiğim nefeslerden dolayı nabzım daha sık atıyor, bu da ister istemez damarlarımdaki kanı daha çok pompalıyordu.

"Metin! Hiç bir yere gidemeyeceksin. Sen benimsin oğlum!"

Gür bir şekilde çıkan sesi daha da yakınlaşınca, daha çok ağlayıp, ellerimle bodur olan ağaç dallarını diğer tarafa iterek birkaç dakika daha koştum ve nihayet orman yoluna yetiştim. Aksi gibi orman yolunda kimse görünmüyordu. Tek tük domuzlar gözüme çarpınca korkudan ne yapacağımı bilmiyordum.

Serdar ile debeleştiğimden dolayı tişörtümün yarısı onun elinde kalmıştı ve şuan yırtılmış elbiselerimle ellerimi saçlarıma attım ve sağıma soluma deli gibi bakınmaya başlayıp;

'Allahım, Allahım nolur yardım et. Nolur Allahım' diye sayıklamaya başladım. buğulu gözlerimle etrafı tarıyordum, kaçacak bir delik var mı diye. Yok hiç birsey yoktu. Ama bir daha bu ormana giremezdim. Girersem çıkamazdım çünkü.

"Siz sol tarafa bakın haydi!" Gür sesini en yakınlarda hissettiğimde, sağ tarafa doğru koştum. Birkaç dakika daha koştuğumda, kollarımda süzülen kan daha da hızlanınca, diğer elimle kanı durdurmak için basınç yapmaya başladım. Çünkü bünyem yavaş yavaş zayıflıyordu.

Yolun ucuna yetiştiğimde, yol artık ikiye ayrılıyordu. Korkudan hızla atan kalbim ve hızla inip kalkan göğsümle ayakta zor duruyordum.

"METİN!"

Arkamı döndüğümde, Serdar beni görmüş ve bana seri adımlar atarak psikopatlar gibi gülümsüyordu. Gözlerim sadece onun bana hızla gelen adımlarındaydı. Beynim korkudan donmuştu sanki. Bir araba sesi kulağıma gelince, hızlıca sol tarafa baktım. Ford Fiesta bir araba bana doğru geliyordu. Ayaklarımı zor da olsa oynatarak arabaya doğru koşup son kez bana doğru koşan Serdar ve adamlarına baktım.
Arabaya yaklaştığımda, direkt arabanın önüne geçerek "YARDIM EDİN NOLUR!"

Diye feryat ediyordum beni alsın diye. Eğer yakalarsa bir daha kaçmam imkansız olacaktı. Arabadaki adam bana çarpmamak için frene basıp ön camdan bana korkuyla bakıyordu. Üstüm başım yırtılmış ve kanlar içindeydim.
Adam kemerini açacağı sırada, elimi kaldırarak inmemesini söyleyip hızlıca yanına gittim ve ağlayarak son sürat cama vurdum.

"Yardım edin nolur"

"YAKALAYIN ÇABUK" Serdar ve adamlarına kısaca bakıp tekrar arabaya çevirdim bakışlarımı. Onlar gittikçe bana yaklaşıyorlardı.

ReSeP-SiYoNiST | BXBOù les histoires vivent. Découvrez maintenant