Tombikto

1.4K 115 24
                                    

Başlık ben ne alaka amına koyduğumun yazarı der gibi olmuş 😏

*********

Ali denen adam konuşmasını yaparken, bende hemen yanında duruyordum. Bir yanda, bilgisayarı ayarlayıp, diğer yandan yakışıklı çıkayım diye kastıkça kasıyordum kendimi. Sonuçta koskoca gazetelere çıkabilirdim ki muhtemelen ucundan da olsa gözükecektim ve Ali'nin konusu epey merak uyandırmıştı.

Hayır on numara konu yazıp, bilgisayardan anlamamak da nasıl bir, acziyetse artık. Neyse, sonuçta benim de işime yarıyordu. Bir anda herkesin odaklandığı bir konumda durmuş, onların göz hapsine girmiştim.

Hatta ve hatta bazıları, direk bana bakıyorlardı. Bilgisayardan ne yaptığımı merak ettiklerini gözlerinden anlayabiliyordum.
Demiştim size, gözlem gücüm ve dudak okuma yeteneğim var diye.

Ama genelde, bana küçümser gözle değilde, daha çok, karşılarında yetenekli biri varmış gibi bakıyorlardı. Bu da ister istemez egomu okşuyordu.
Sonunda, emeklerim olgunlaşıp, meyve haline bürünmüştü.

Serdar ve Ahmet abi ise, orada olduğum için ekstra mutluydu çünkü, şöyle birşey vardı. Benim yaka kartımda, hangi oteli temsil ettiğim yazıyordu. Birde Ali, konuşmadan sonra beraber gazetecilere poz veririz dedi ama kesin birşey yoktu. Eğer poz verirsem, beleşten reklam yapıyor olacaktım ama helali hoş olsundu Aras'a. Nasıl ki, hazreti Yusuf'u karanlık kuyuda çıkaran birileri geldilerse, beni de o karanlık mağaramdan Aras çekip, kurtardı ve yalnızlığıma bir nebze olsun, ışık olmuştu.

Düşüncelerimi bölen şey ise, alkış sesleriydi. Çünkü, Ali konuyu bitirmişti. Sonra yanıma gelip, bilgisayardan açmamı istediği slaytları gösterdi ve tekrar yerine geçip, fotoğraflarla birkaç dakika daha anlatıp, bilgisayarı kapatmam için ricada bulundu ve ardından salona dönüp;

"Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim, eğer sormak istediğiniz sorular varsa, seve seve cevaplarım"

Bende tebessüm edip, göz ucuyla Olcay'a baktım. Hala ters ters bana bakıyordu. Sanki karşımda bir put duruyordu amına koyayım. Kaç dakikadır ne konuşuyor, nede kıpırdıyordu yerinden.

"Ali bey, yanınızdaki yakışıklı genç hangi oteli temsilen burada?"

50'lerinde bir kadın konuşunca, kendime gelip, Ali'ye baktım. O da, gülümseyip beni yanına anons etti. Heyecandan alt dudağımın kenarını hafif ısırıp, derin nefes alarak yanına gittim. Ay nerden çıktı bu. Neyse neyse, sakin olmam lazım. Bu iyiye işaretti. Heyecan ve merak karışımı bir bakışla salondakilere bakmaya başladım. Hepsi o kadın gibi bir anda beni merak etmeye başladılar. Resmen aura sıçıyordum şuan.

"Dilerseniz, bu güzel soruya kendisi cevap versin, hem sesini de duymuş oluruz, hemde hangi otelde görev aldığını söylesin bizlere"

"Memnuniyetle"

Kadın tekrardan konuşunca, heyecandan bacaklarım titremeye başladı.
E ben şimdi mikrofona nasıl konuşacaktım. Of kesin işi bok edecektim. Kafamı kısaca kaldırıp, karşıya baktığımda, Serdar bana okey işareti yapıp, ardından kolunu Ahmet abinin sırtına götürdü. Ürkek bir gülümseme yüzüme kondurup, Olcay'a bakma ihtiyacı hissettim. Sanki ondan güç alacak gibiydim.

Olcay ise, eliyle rahat ol ve derin nefes al der gibi yapıp, bana göz kırptı. Nedense herşeyi bir kenara bırakıp, belli belirsiz kafamı tamam anlamında salladım.

"Metin bey, buyrun mikrofon sizde"

Ali, bana bakıp gülümsedi ve, bende heyecanla kafamı sallayıp, masaya geçtim ve mikrofona eğilip, titrek sesimle;

ReSeP-SiYoNiST | BXBWhere stories live. Discover now