Huzurlu Bir Gece

1.5K 106 9
                                    

Metin

Olcay, yorulduğunu söyleyip, yukarı çıkacağını ve banyo yapmak istediğini söyleyince, kafamı belli belirsiz sallayıp, yerimden kalkmadan onun işini bitirmesini bekledim. Daha fazla çocuk gibi davranmanın anlamı yoktu. Kolumdaki saate baktığımda, saat 10'a geliyordu ve Furkan şimdi benim için kesin çok endişelenmişti. Telefonu elime alıp, kişilerimden Furkan'ın ismini buldum. Belliki bu Olcay beni götürmeyecekti, bende her ihtimale karşı Furkan'a beni merak etmemesini söylemeliydim.

Oflayarak, derin bir nefes alıp, numarayı tuşladım.

Furkan aranıyor....📞

"Metin, kanka nerdesin, niye eve gelmiyorsun"

Telefon açıldığı gibi, Furkan'ın telaşlı sesini duyunca, gözümü kapatıp, bir süre bekledim. Furkan'dan da herhangi bir ses çıkmayınca, boğazımı temizleyip, iyiyim havası verdim ama lafı da çok uzatmak istemiyordum. Çünkü Furkan'da benim yaşadıklarımı öğrensin istemiyordum hatta kimse öğrensin istemiyordum. Kendimi suçlu görüyorum diye değil, daha fazla, küçük çocuk muamelesi görmek istemiyordum.

"Kanka, bu gece eve gelmeyeceğim"

"Sesin niye kötü geliyor, nerde kalacaksın"

"Yok gayet iyiyim, Olcay müdürün evindeyim"

Birkaç saniye konuşmayınca, Bedir'in evimize geldiğini anladım. Zaten haftada iki gün illa ya o, yada Derya gelirdi.

"Olcay müdür ne alaka kanka"

"Haber vermek için aradım kankacım. beni beklemene gerek yok"

Deyip, ikinci kez telefonu yüzüne kapattım. Kesin bu kez ağzıma sıçacaktı. Neyse, şimdilik Furkan'ın azarlarını düşünecek kadar kendimi dinç hissetmiyordum.
Üzerimde yorgunluk geçmeyince, koltuğa uzandım ve tavandaki kristal avizeye baktım. Bu avizenin fiyatı bile, neredeyse bizim kaldığımız evin maddi değeri kadardı. İşte, zenginlik de böyle birşeydi sanırım. Bizim taştan yapılan koltuklara nazaran uzandığım koltuk acayip, rahat hissettiriyordu.
Hayatın herkese aynı pencereden bakmadığını, şimdi daha iyi anlıyordum. Kimse çok çalışarak zengin olmuyordu. Eğer öyle olsaydı ben dünyanın en zengini olurdum. Demek ki, bu adamlar risk almış zamanında, elimdekini kaybederim endişesi yaşamamışlar. Ben ise, bakkala gidince bile, cebimden para düşer korkusuyla, ellerim cebimde gider, gelirdim.

Neyse elimi, ağrıdan çatlayan başıma atıp, bir süre alnımı ovuşturdum. Merdivenlerden hareketlilik olunca, oturur pozisyonuna gelip, göz ucuyla Olcay'a baktım. Banyosunu yapıp, az önceki kıyafetlerini tekrar giymişti. Omuzlarına yakın olan pazıları, neredeyse kafam kadardı.
Birde, çok pürüzsüz ve sarışına yakın bir teni vardı. 

"Nasıl oldun, daha iyi misin?"

Yumuşacık sesiyle konuşup, yanıma oturunca, kendisine bakmadan kafamı yavaşça salladım ve sessiz bir şekilde boğazımı temizleyip;

"İyiyim, gidelim mi artık"

"Burada kalsan bu gece olmaz mı, hem ikimizde yorgunuz birde yola çıkıp, daha çok göze batmayalım"

Fısıltı gibi çıkan sesiyle konuşunca, sözlerine hak verip,

"Olur, haklısın, belki şimdi peşimize düşmüşlerdir"

Kafamı kaldırdığımda Olcay iç çekerek yüzüme bakmaya başladı. Birkaç saniye birbirimize baktığımızda, gözlerini ilk çeken o oldu. Ardından ayağa kalkıp;

"Ben sıcak bir çay yapayım, bahçede içeriz"

Tekrardan kafamı salladığımda, Olcay elini omzuma koyup, hafifçe sıktı ve tebessüm ederek yanımdan gitti. Mutfaktan sesler gelince, belimin sızısını bir kenara bıraktım ve bahçeye çıkan kapıya doğru gidip, kendimi bahçenin temiz havasına bıraktım. O kadar iyi geldi ki bedenime, tekrar tekrar derince nefesler aldım. Kafamı yan tarafa çevirdiğimde, kocaman bir havuz ve yan tarafında bir kişinin uzanabileceği kadar, bir salıncak duruyordu. Çıplak ayaklarımla çimene basa basa salıncakta doğru gidip, oturdum ve gözlerimi kocaman ışıl ışıl parlayan havuza diktim. Kabristanda başıma gelen, o iğrenç olay aklıma tekrardan gelince, sinirden ellerimi salıncağa vurdum birkaç kez.

ReSeP-SiYoNiST | BXBWo Geschichten leben. Entdecke jetzt