Yeni Bir İş

1.5K 107 20
                                    

Bir tık uzun bir bölüm sizi bekliyor 🙂

Keyifli okumalar ❤️

**********
Otel bu tarz birşey arkadaşlar

Kupa bardağına sıcak su ve üzerine de üçü bir arada bir kahve ekleyip, pencerenin yanına geçtim

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Kupa bardağına sıcak su ve üzerine de üçü bir arada bir kahve ekleyip, pencerenin yanına geçtim. Küçük olan kütüphaneliğime gidip, elime bir tane şiir kitabı aldım. Kitabı açmadan kahvemden bir yudum alarak duvardaki Saate baktım. Saat henüz dörttü. Yani birazdan ikindi okunurdu.

Furkan ise 2 saat sonra ancak eve gelirdi. Bugünkü olayı Aras'a anlatmaması için mesaj yazdım. O da tamam dedi. İş yoğunluğundan olsa gerek arayamadı.

Neyse son kez pencereye bakarak sandalyeye oturdum, bacaklarımı üst üste koyup, kahvemden bir yudum daha alarak saniyelik olarak gözümü kapattım. Kitaptan bir şiir açmak istedim. Çünkü bu kitapta yerli ve yabancı bir sürü yazarın şiiri vardı.

Bismillah diyerekten kitabın ortasından bir bölüm açtım. Şansıma Victor Hugo'nun şiiri çıktı. Şiire göz gezdirdiğimde şu cümleler yazıyordu.

"Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken insan ağlamaz mı?

Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?

Hasret, özlenenden uzak mı kalmakmıdır?
Özlenen, yakındayken hicran duyulamaz mı?

Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olmaz mı?"

Okudukça, satırların arasında resmen kayboluyordum.
Bu şiir, o kadar benim yansımamdı ki, kitabı burnuma getirip, sıla hasreti çeker gibi derince kokladım. Resmen huzur vermişti yaprakların kokusu...

Keşke bu hayata gelirken, bize bir kullanma kılavuzu verselerdi. En azından daha az hata yapardık.
Oflayıp, elime kahvemi alıp, sıcak iken birkaç yudum daha içtim ve şiir okumaya devam ettim.
Yaklaşık 20 dakikalık şiir okumadan sonra, kitabı eski yerine koyup, koltuğa uzandım ve internetimi açarak, bana gelen bildirimlere tek tek baktım.
Çoğu bildirim, faturaları en geç bu tarihe kadar ödeyindi.
Bu tür mesajlar parası olmayan bireylerin Azrail'i gibiydi resmen. En azından benim için öyleydi.

Bildirimleri hızla eleyip, Selma ablayı görüntülü aradım. Birkaç saniyelik telefon çalışından sonra Selma abla ekranda belirdi.

"Oğluşum, ne yaptın hallettin mi?"

Dediğinde, yalandan mutluymuş gibi yaparak kafamı salladım. Eğer Selma ablaya tazminattan ve uğradığım muameleden bahsedersem kesin otele gidip, orayı başlarına yıkardı.
Benden bahsetmekten vazgeçtim. Allah'ından bulsunlardı.

ReSeP-SiYoNiST | BXBWo Geschichten leben. Entdecke jetzt