Kusmak

891 62 7
                                    

"Bebeğim benim"

Olcay, dudaklarını saçlarıma koyup, hemen geri çekilmedi. Arkadan bana sarılıp, boynumdan kendine yer açarak "Kurtulduk sonunda bi tanem. Artık rahat bir nefes alabiliriz" iye fısıldadı. Tekrar gözümü kapatarak kafamı yutkunarak salladım. Sonunda bitmişti bu kâbus. Hayatı bana zehir eden adam sonun da sonsuzluğa siktir olup gitmişti.

Ardından gözlerimi hafiften açarak iki dudağımı birbirine değdirip "Kurtulduk aşkım. Artık çocuklarımızı güvenle büyütebiliriz bu evde"

Sonunda çocukları kabullendiğimi duyunca, heyecanla beni kendine döndürerek yeşillerini, kahvelerime dikerek, kafasını hafif eğdi ve elini çeneme koyup "Gerçekten mi?" Dedi tebessüm ederek. Bende, kafamı sallayarak fısıldayıp "Gerçekten" dedim.

Sevdiğim adam, heyecandan alt dudağının içini dişleyerek, elini belime koyarak hafif itip, kapıya doğru götürdü. Ne olur ne olmaz diye pencereden baktı biri var mı diye. Ardından bir elini belime koydu, beni kendine yaklaştırdı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. İstediği kadar öpsün diye birkaç saniye kendimi ona emanet ettim.

Ama bu adamın sevişmek ile ilgili bir problemi vardı. İnsan gibi öpmeyi, sevişmeyi sevmiyordu sanırım. İlla dişleyecek, kanatacak sonra kanattığı yeri yalayacaktı.

Sanki vampir amına koyayım. Zar zor dudaklarımı kurtararak;

"Olcay, bir daha beni öperken vampir olma tamam mı biricik sevgilim. Sayende dudaklarım delik deşik olmuş"

"Hele bir misafirler gitsin, başka yerlerinde deşilecek götünü kokladığım"

Kahkaha atarak tezgaha doğru gittim ve kolumu uzatarak tezgaha yaslandım. Olcay yanıma gelince, ayaklarına basıp, parmak ucumdan uzanarak çenesine öpücük kondurdum. Hayvan gibi boyu vardı çünkü. Ancak yetişiyordum bu şekil. O da, sol elini belime koyup, tebessüm etti.

"Sevgilim" dedim. Olcay ise, sadece hmmlandı.

"Sürprizim var dedin ya. Bana söylesene nolur. Bak belli etmiyorum ama çatlayacağım"

Olcay, kahkaha atarak kaşlarını kaldırıp cıkladı.

"Herkesle beraber öğren gülüm. O anki seni izlemek istiyorum. Her mimiğine şahit olmak istiyorum" dedi ve kaşlarıyla tezgahta duran tabakları gösterdi. Oflayıp, ayaklarına bütün kuvvetimi verdiğimde, eliyle kalça loplarımı sıkıp, haydi der gibi iki kere vurdu.

Mecbur iki tane tabak, elime alarak kapıya doğru yürüdüm.
Neyse madem öyle ayak uyduralım bakalım neymiş bu sürpriz. Aklımda birşey var ama belli de olmazdı.

*******

"Herkes sofradayken benim sizlere bir haberim var"

Olcay sırıtarak konuşunca, kafamı heyecanla yana çevirdim ve hayranı olduğum çehresine baktım.

"Ay merak ettik nedir çabuk söyle?" Şanzimet konuşunca, sadece Olcay'ın ve Bedir'in göreceği şekilde gözlerimi devirdim. Bedir ise gülmemek için yanak içini dişliyordu. Ona dudaklarımı buruşturup sus işareti yaparak göz kırptım ve tekrar benimkine baktım.

Olcay ise, bir bana birde bahtsız Bedir'e bakıp, tekrar sofradakilere döndü.

"Şöyle ki.." deyip masanın altından, parmaklarımızı birleştirdi "Çocuk esirgeme kurumundan aradılar. Evraklar tamamlandı. Yarın didip çocuklarımı alabileceğim" dedi ve masadakilere baktı. Kimseden çıt çıkmadı.

Bende şaşkınlıkla önce Olcay'ın keyifli yüzüne baktım. Ardından yutkunup masadakilere göz gezdirdim hepsiyle tek tek bakıştığımda "Ne oluyor niye sustunuz?" Dediğimde, masada bir anda alkış koptu. Kimisi ıslık çalıyor kimisi ayağa kalkıp, beni es geçerek Olcay'ı tebrik ediyordu.

"A-ama ben de..." deyip yutkunarak dudaklarımı birbirine bastırdım. Devamını getirmek isstemedim. Üzgün gözlerimi masada dolaştırdığımda, Muhsin ile göz göze geldim.

O da mahçup olmuş bir şekilde yanıma gelerek elini omzuma koyup "Metin oğlum" deyip yutkundu.

Muhtemelen onu susturan vicdanıydı. "Beni affet demekten bile utanıyorum ama affet beni be oğlum"

Gözleri dolunca, benim de gözlerim doldu. Cevap vermedim. Bakışlarımı yere indirdiğimde, işaret parmağını kalbine iki kere vurarak devam etti konuşmasına

"Burası varya burası, tam bir aydır vicdan azabından dolayı susmuyor" dedi ve ayağıma çöktü. Bir adım geriye gidip, bende yere çökerek elimi Muhsin'in omuzlarına koydum

"Muhsin bey lütfen ayağa kalkın"

Çok mahçup hissediyordum kendimi. Muhsin ağlayıp bana bakınca, elimi Muhsin'in omzuna koyarak hafiften sıktım ve kafamı salladım.
Ama affettiğime dair bir cevap vermedim. Muhsin sonunda ayağa kalkıp, başıma öpücük kondurunca, laf olsun diye dudaklarımı gülümsemeye zorlayıp etrafa baktığımda, hepsi duygu seline girmiş gibi bize bakıyorlardı.

Elimi yanaklarıma götürerek, gözümden damlanan yaşları sildiğim vakit, Bedir, Furkan Serdar Olcay ve Aras bacaklarımdan tuttuğu gibi beni havalandırdılar. Bir an ne olduğunu şaşırdım.

Her havaya fırlatıldığımda, sanki yıldızlara ulaşmışım da, elimi uzatınca, ağaçtan elma toplar gibi, bir yıldız koparıp dişleyecek mişim gibi hissediyordum.

Üç dört kere fırlatıp, beni indirmeden bana baktılar.

"Bu kadar mıydı, biraz daha fırlatın be"

Gülerek söyledim ama söylemez olaydım. Midem ağzıma gelene kadar fırlatıldım havaya. En son Olcay beni kucaklayıp, yere indirdiğinde midem laçka olmuştu zaten.

"Allah belanızı vermesin. Midem ağzıma geldi. Nasıl yemek yiyeceğim şimdi" dedim sitem ederek.

Birkaç dakika sonra, başım dönüp, midem de gerçekten bulanınca elimi ağzıma getirerek öğürdüm ve hızılıca lavaboya koştum. "M-metin" Olcay'da arkamdan geldiğinde, kendimi zar zor lavaboya attım.

Sonra da, içim çıkana kadar kustum. Olcay'da lavaboya yetiştiğinde, zar zor nefes alıp, kaşlarımı yukarı kaldırdım. Gözümü zor açıyordum.

Lavaboya baktığımda, sarımsı su ağzımdan geliyordu. "O-olcay dışar..." Tekrar midem bulandı ve içim çıkana kadar tekrar kustum. Ayakta zor duruyordum artık. Elimi lavaboya yaslayıp derin nefesler aldım.

"Sikim böyle işi" Olcay yumruk yaptığı elini kapıya vurarak, telaşla bana eğildi ve musluğu açıp titreyen bedenimi kendine bastırarak, elimi yüzümü yıkadı. En son lavaboya da su vurarak beni kucaklayıp, odamıza götürdü ve yatağa yatırdı...

Ay noldu noldu.
Yoksa Metin....😯😮😦😲😱😱😱

ReSeP-SiYoNiST | BXBWhere stories live. Discover now