Bölüm Altmış Sekiz - Yıkıntılar ve Zedelenen Umutlar

32K 2.2K 1.5K
                                    





Yeni bölümden hepinize merhabalar. Biliyorsunuz finale gidiyoruz ve son bölümlerimize yakışır şekilde verilerimiz olur umarım.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin.

Burada paragraf aralarına yaştığınız yorumları özleyeceğim çünkü🥲🥹

Unutmadan: 3 Mart Pazar günü 13.00'tr Amasya Merzifon,

9 Mart Cumartesi günü 13.00'te Bursa Kitap Fuarında imza günüm var. Heeepinizi bekliyorum.

Keyifli okumalar🖤

Bölüm Şarkısı: Prometheus Orchestra - The Past

Bölüm Altmış Sekiz 🌙 Yıkıntılar ve Zedelenen Umutlar

Uzun süredir uykularım epey sıkıntılıydı. Bilmecelerin bulunuyor olması her ne kadar iyi gelişmeler olsa da  sonuca yaklaştıkça kâbuslarım  delirtecek sıklığa ulaşmıştı. Zihnimi korumaya çalışırken tüm gün başımı kaldırmadan dövüş eğitimine katılmış kadar yorgun hissediyordum. Uykularımda ya da uyanıkken gördüğüm rüyalarımda onun sesini duyduğum an ürperiyor ve aklımdan atmaya çabalıyordum. Alaz yanımda uyuduğunda kâbus görmezdim ancak Lukifer'in uykumda beni ziyaret etmesini önlemek için Alaz'ın yanımda uyuması yeterli olmuyordu. En savunmasız olduğum an uykuydu ve kendini bana en çok o zamanlarda gösteriyordu.

Beynimden kulaklarıma vuran sızlama beni uykumdan tamamen alıkoyduğunda inleyerek gözlerimi açtım. Odanın içinde loş bir ışık hakimdi, üzerimdeki lacivert, ince saten geceliğimin askısı omuzumdan aşağı düşmüştü. Geceleğim yaz mevsiminde bile üşütür cinstendi ancak ben fazlasıyla sıcaklamıştım. Alnımdan terler akıyordu, vücuduma bir kova su dökülmüştü sanki. Uykulu bir mırıltı çıkararak rahatsızlığımı belli ederek soluma döndüm ve burada olmadığını hissetmeme rağmen Alaz'ı kontrol ettim.

Yanımda değildi.

Gözlerimi kırpıştırıp açarak hafiften doğruldum. Günlerdir bulduğumuz yeni bilmecenin cevabını çözmeyi deniyorduk. İlk bilmeceden yola çıkarsak, hiç ummadığımız bir an sonucu aklımızda yer edecekti. İrdeledikçe fikirlerimiz gelişecekti o yüzden çok da kasılmıyorduk. Zaman aleyhimize aleyhimize işlerken ne kadar kasılmazsak işte.

Kolumu uzatıp komodinin üzerindeki saati çevirdim. Gecenin üçünü biraz geçiyordu, eğitime gitmek için  erkendi. Cam sürahinin dibindeki suyu bardağa boşalttım ve suyu kafama diktim. Boğazım biraz olsun rahatladı, banyodan işittiğim tıkırtılara göre Alaz oradaydı. Kafamı yeniden yastığa yasladım ve karanlık tavanı izlemeye koyuldum. İzlediğim tavan olsa da aklımdaki düşünceler çok başkaydı. En basitinden, iki hafta önce öldürdüğümüz jandarı düşünüyordum. Tüm ürpertici görünüşünün arkasında, benim gözlerime baktığı an bakışlarında oluşan o minnet duygusunu iliklerime kadar hissetmiştim. Saraya döndüğümüzde ensemde hissettiğim yanma nedeniyle saçlarımı geriye atıp ensemi kontrol ettiğimde bir iz görmüştüm.

Jandarın altın sarısı pullarıyla heybetli suratı ensemde bir dövme gibi belirmişti. Ölmeden evvel bana güç aktarmıştı ancak bu gücün ne olduğunu henüz bilmiyorduk.

Öte yandan babamın görüntüleri aklımdan çıkmıyordu. Mezarlığa gitmek istiyordum. Onları bu hayatta canlı bir şekilde görmeyecektim hiç ama mezarlarını ziyaret etmeliydim.

Elbette bu şu sıralar hiç mümkün değildi. Varilok'a ayak bastığım an ölümüm gerçekleşirdi. Son kundaklama olayından sonra sarayın önlemleri beş kat artmıştı. Sorumlu tüm muhafızlar cezalandırılmıştı ve Varilok'a dışarıdan kuş dahi girmesine izin verilmiyordu. Boğazıma yeniden bir yumru yerleştiğinde elimi kaldırıp parmak uçlarımla boynumu ovuşturmaya başladım. Burnumdan aldığım soluklar yeterli gelmeyince ağzımı açıp derin soluklar alıp verdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin