Bölüm Kırk - Bant

300K 19.1K 30.8K
                                    

Merhabalar!

Yeni bölüm günlerimiz cumartesiydi ama düne yetiştiremediğim için bugün geldi. Beklettim biraz, kusura bakmayın. <3

Geçen bölüm gerek oy, gerekse yorum açısından çok tatmin ediciydi. Gerçekten günlerce ağzım kulaklarımda okudum yorumlarınızı. Bir haftada +4000 oyu geçmiştik, çok mutlu ettiniz beni. Umarım aynı etkiyi bu bölümde de görebilirim.

Sizi çok tutmayayım, keyifli okumalar.

Yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin.

İnstagram/Twitter: sulisindunyasi

İnstagram/Twitter: sulisindunyasi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Kırk - Bant

Yüreğim sahibini bilmediğim uzun, kemikli ellerin sivri tırnaklarıyla kıstırılıyordu. Gözlerimin izlediği boşluk almak üzere olduğum soluğun boğazımda takılıp kalmasına sebep oluyordu. Bir rüyada mıydım yoksa zihnim bana düzenbaz oyunlarından birini mi sunuyordu emin değildim.

Beynim irkilip biraz olsun kendime gelmemi sağladığında durduğum yerden baktığım noktayı izlemekle yetinmedim, içeriye doğru bir adım daha attım. Gördüğüm şeyin doğru olup olmadığını anlamak için birkaç kez üst üste gözlerimi kapatıp açtım, kirpiklerim korkuyla yapışıp ayrıldı birbirinden lakin hiçbirinde sonuç farklı olmadı.

Mehsa yerinde yoktu.

Açık kalan depo kapısından yüzüme sert bir rüzgar çarptı, tüylerim teker teker ürperdi. Kalkıp gidemezdi, ne kadar halsiz olduğunu kendi gözlerimle görmüştüm, onu buraya ben bırakmıştım ve ne vaziyette olduğunu biliyordum. Parmak uçlarım karıncalandı. Belki hava almak istemişti, belki ben gelene kadar kendini toparlayıp dışarı çıkmıştı. Yağmurun, soğuk havanın kendisine iyi geleceğini düşünmüş olabilirdi.

Düşüncelerime uyarak "Mehsa," diye seslendim korkuyla ve onu kontrol etmek için deponun kapısına doğru bir adım attım.

Fakat ikincisini yapamadım.

Çünkü Alaz, güçlü eliyle kolumu tutmuş ve bana mâni olmuştu. "Bekle," dedi itiraz istemeyen tok sesiyle, hemen ardından Bars benim yapacağım şeyi üstlenerek depoya doğru hızlı ve büyük adımlarla koştu.

Etrafta çetrefilli olaylar dönüyor olabilirdi, temkinli davranmasının sebebini anlıyordum bu nedenle Bars'ın peşinden gitmek için üstelemedim. Gözüm sürekli Mehsa'yı yatırdığım koltuğun üzerine değiyor, kalbim korkuyla atıyordu. Aklımda hiç iyi bir düşünce yoktu fakat Bars'ın onun burada bir yerde olduğunu söyleyerek içeri girmesini beklemekteydim.

Rahatsız edici bir sessizlik vardı, mekânda çalan hareketli müzik, eğlenen kişilerden çıkan boğuk çığlıklar bu sükutu gölgelemeye yetmiyordu. Yüreğim ağzımda atıyordu, beklemenin zor olduğunun bilincindeydim ancak şimdi bu zorluk seviye atlamıştı. Bars gelene dek elimi ağzıma atıp tırnaklarımı kemirmemek için kendimi zor tutuyordum.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin