Bölüm Kırk Üç - Kadmos Krallığı

354K 18.4K 54.3K
                                    




Boool yorumlu ve oylu bir bölüm olması dileğiyle. Ayrıca bu bölüm #karanliginsehri hastaghiyle tweetler atabilirsiniz, hepsini okuyup favlamayı istiyorum.

Keyifli okumalar.

İnstagram: sulisindunyasi

Bölüm Kırk Üç – Kadmos Krallığı

Bölüm Şarkısı: Lil Peep – Problems

Madonna - Frozen

Ciğerlerim havayla değil, o alev saçan siyah gözlerden yayılan isle doluyordu. Bacaklarımda adım atacak gücün kaldığına emin değildim, yürümeyi unutmuş gibiydim. Kırmızı halının serili olduğu merdivenin ilk basamağı adım atacağım son şey olacaktı sanki. Hareket etmem gerekiyordu, dik duruşumdan ödün vermeden yürümeliydim, buraya geliş amacımı unutmamalıydım. Başımı önüme eğmeli, o kara harelerden kaçınmalıydım. Fakat metrelerce uzaklığa rağmen öyle güçlü görünmez bir bağ örülmüştü ki gözlerimizin arasında; bakışlarımı ondan ayırmam mümkün değildi. Bunu ben istiyordum, Alaz istemiyordu ve ben ondan öteye geçemiyordum. Kimse yoktu, etrafındaki herkes beyaz kalemle silinmiş, o kadar kişinin arasında geriye sadece bütün siyahlığıyla Alaz Şahzade kalmıştı.

Alaz Şahzade ve onun kurşundan daha etkileyici bakışları.

Kırgın yüreğim, bana ihanet ediyordu. Onu görünce heyecanlanıyor, onu üzmüş olabilmek düşüncesiyle yaralanıyor, sızlıyordu. Öfkesini okuyabiliyordum, sıkı sıkıya kapattığı dudakları aralandığı ilk an haykıracağı tek kişi ben olacaktım, farkındaydım. Pişmanlık bedenime dolan tek his olmak için can atıyordu, onu durdurmam gerektiğinin bilincindeydim. Kendime gelmeliydim, gözlerimi Alaz'dan ayırmalı, tepkimi ve buraya geliş amacımı unutmamalıydım. Ben, buraya ne Alaz için ne de eğlenmek adına gelmiştim. Nephan'a adım attığım günden bu yana aradığım tek şeyi bulmak için bu saraydaydım. Kitap için.

"Önüne dön," diye telkin ettim kendimi içten içe. "O bakışlara hapsolma. Hedefini unutma. Aranızda geçen son tartışmayı, sana söylediklerini unut-ma. Kalbinin yangınına aldırış etme, iki gün önce daha beter yanmıştı."

"Efsan."

Eğer Sıraç, boynuma değen nefesine eş olarak sağ kulağıma yaklaştırdığı dudaklarını açarak ismimi fısıldamasa gözlerimi Alaz'dan ayırıp önüme bakabilecek miydim bilmiyordum. Sıraç'ın kısık sesi, bir makas görevi gördü ve Alaz'la oluşturduğumuz o görünmez bağı hiç beklemeden kesti. Harelerim nihayet kalbimin üzerinde büyük dalgalanmalara yol açan adamın çatık kaşlı esmer suratından ayrıldı, başımı çok hafif sağıma çevirdim.

"Aşağı inmeliyiz."

Şimdiden boğazım kurumuştu, sesli bir cevap verebileceğimden şüpheliydim bu nedenle alt ve üst kirpiklerimi birbirine değdirip uzaklaştırarak onayladım onu. Sıraç elini belime koyduğunda gerginliğim seviye atladı, bunun yürümeye başlamamız için çalınan bir uyarı zili olduğunu düşünerek ilk basamağı inmek için adım attım. Başımı inatla yukarı kaldırmıyor, ayaklarımı izleyerek iniyordum koca merdiveni. Fakat Alaz halen o kara irislerini üzerimden çekmiş değildi, tüm bedenim etkisi altındaydı yanlışlıkla kafamı kaldırsam denk geldiğim ilk kişi yine o olacaktı, kesindi. Rahat nefeslenemiyordum, havasızlıktan kendimi kaybedip yere yığılsam hiç şaşırmazdım.

"Çok gerginsin," dedi bu sefer Sıraç, ferah soluğu bir kez daha alev alev yanan tenime çarptı.

"Herkes bize bakıyor, ondan," diye geveledim ağız ucuyla.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin