Bölüm Yirmi Dokuz - Sembol

335K 23.2K 44.9K
                                    




Merhabalar!

Son bölümlerde cidden insanı çok mutlu eden harika yorumlar yazıyorsunuz, bu hareketliliği çok seviyorum. Aynısının hatta daha coşkulusunun bu bölümde de olması dileğiyle!

Keyifli okumalar.

Bu bölüm güzel yorumu adına @Wbruar235 isimli karanlık veliahta ithaf edilmiştir. Ayrıca güzel bir çalışma hazırlayan @aysenkn'ye teşekkürlerimi iletiyorum, güzel görselleri var, bakabilirsiniz.

Gelecek bölüm yorum hedefimiz: +3000

Oy hedefimiz: +3000

Beğendiğim yorumlardan birine yine ithaf hediyemdir!

İnstagram: @sulisindunyasi

Keyifli okumalar!

Bölüm 29 - Sembol

Yazar Anlatımı

Alaz Şahzade'nin büyük ve sert adımları sarayın koridorunda yankılanıyordu. Önünden geçtiği tüm askerler ellerindeki silahlarını bir anlığına geri çekip saygı duruşunda bulunarak selamlıyorlardı. Dik duruşuyla yürümeye devam etti, babasının odasının önüne geldiğinde kapı muhafızları içeriye girebilmesi adına kapıyı açtılar.

Genç adam beklemeden içeri girdiğinde kapı ardından kapandı. Babasını yalnız görmeyi bekliyordu fakat ablasının eşi Mirza da oradaydı. Bu görüntü Alaz'ın pek hoşuna gitmemişti, toplantı esnasında Mirza'nın içeride olmasını istemiyordu.

Mirza, açık kahve tonundaki gözleri Alaz'la buluştuğunda yüzüne çok da sıcak sayılmayan bir gülümseme ekledi. ''Vay, kayıp prens buralardaymış.''

Alaz Şahzade, onun bu cıvık tavrına her zaman olduğu gibi ısınmamış onun yerine daha da öfkelenmişti. Eniştesine umursamaz bir o kadar da sert bir bakış atmasının ardından gözünü ondan çekip babasının karşısındaki koltuğa oturmaya ilerleyerek, ''Dışarı çık Mirza,'' dedi.

Mirza sempatik olmayan gülümsemesi yok olurken bir Kral'a, bir de onun oğluna baktı. ''Benden gizli konuşacaklarınız mı var?''

Kral cevap vermedi, oğluna bakarak onun yanıtlamasını bekledi. Böyle konularda onun önüne geçmeyi, sözlerini kesmeyi sevmiyordu. Kararlılığını ve anlık kurallarını izlemeyi seviyordu.

Alaz Şahzade başını ağır bir tavırla Mirza'ya doğru çevirdi. ''Evet,'' dedi düz bir sesle. ''Bu krallığa sahip esas iki adam olarak konuşmamız gerekiyor. Üçüncü kişilerin olmasını istemiyorum.''

Mirza'nın alaylı gülümsemesi, yerini kırık bir tebessüme bıraktı. Kumral tenli suratından bozulduğu belli oluyordu ancak Alaz bunu umursamadı, kafasını babasının arkasındaki gümüş rengi taş örme duvara çevirdi.

''Benim de lanetliler zindanına uğramam gerekiyordu zaten,'' diyerek ayağa kalkan Mirza'ya yine bakmadı Alaz. 

O odadan çıkana kadar ne Alaz ne de Kral bir şey söyledi. Kapı kapanır kapanmaz,  yalnız kaldıklarında Şahzade direkt babasına baktı. ''Beni neden çağırdın?''

Kral, en az onunki kadar siyah gözlerini oğlununkilere iliştirdi, yaşlı olmasına rağmen bir kırışıklığının olmadığı elini cilalı, altın yaldızlı masasının üzerine koydu. Dirseği masasına yaslıydı, oturduğu sandalyesinde iyice rahat bir hal aldı. Bakışları ciddiydi. Lafı uzatmadan ''Alkandros'ta işler mahvolmuş,'' dediğinde bakışları adeta sesine nakşetmişti.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin