Bölüm Otuz Altı - İz

321K 20.9K 40.1K
                                    




Herkese merhabalar!

Bu pazar günü saat 14:00'da Ateşin Oğlu imzası için Konya Kitap Fuarı'nda olacağım. Tüüm konyadaki okuyucularımı bekliyorum. Sadece Karanlığın Şehri'ni okumuş olanlar da gelebilir, konuşuruz hikaye hakkında.

10 Kasım Pazar günü ise saat 13:00da İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'nda Epsilon Yayınevi standında olacağım inşallah, yiine hepinizi bekliyorum.

Gelin sarılalım!

Gelecek bölüm için oy hedefi: +4000

Ve boool bol yorum okumak istiyorum. Şöyle 5000leri geçsek falan tadından yenmez...

İnstagram: sulisindunyasi

Keyifli okumalar! (Siyah Kalp)

Bölüm Şarkısı: Red - Not Alone

BÖLÜM OTUZ ALTI - İZ

''Ben, veliaht prensimiz Alaz Şahzade'nin cezasını çekmeye gönüllü olmak istiyorum.''

Dudaklarımdan dökülen bu kelimeler beni zerre korkutmamıştı. En ufak tereddütüm yoktu, başım dik, kararım kesindi. Varsın burada çektiğim zulümlere bir yenisi eklensindi, buna da dayanırdım, şüphem yoktu. Eğer yüreğimdeki sızı dinecekse yapardım. Ki dinecekti, emindim. Büyük bir kararlılıkla bakıyordum Cadı ve Caris Sarayı'nın kralının gözlerine, isteğime karşılık söyleyeceği cevabı merak ediyordum delicesine.

Adamın mavi irislerine bir hayret gölgesi yerleşti, çenesi söylediğime şaşırmış gibi sol omuzuna doğru kalktı. Saniyeler sonra belirgin kıvrımları olan dudaklarını araladığında cevap vereceğini anladım ve pantolonumun üzerinde duran ellerimi sıktım istemsizce.

''Efsan delirdin mi sen!'' Fakat bu bağırış Kral'dan değil, onun sağ çaprazında benimse tam karşımda oturan oğlu, en küçük veliahtı Sıraç'tan çıkmıştı. Başımı Sıraç'a doğru çevirdim, içinde zerre kaygı bulunmadığına emin olduğum gözlerimi babasınınkiyle aynı renk harelerine diktim. ''Nasıl bir şey istediğinin farkında mısın?''

Farkında değil gibi mi görünüyordum? Öyleyse üzülürdüm. Çünkü daha önce hiç yaptığım-yapacağım şeyin bu kadar bilincinde olmamıştım. Madem benim yüzümden bu korkutucu yerin zindanına düşen Alaz'ı çıkarmıyorlardı, madem serbest kalması için birinin kendini feda etmesi gerekiyordu, bunu seve seve yapardım. Nasıl o benim için buralara girmeye kalkıştıysa, nasıl benim için öleceği ihtimalini bile bile Alkandros sınırından geçtiyse ben de onun için eziyetini çekecektim. Ne yani, fedakarlıklar cinsiyete göre mi değişiyordu? Erkek olsam yadırganmayacak olan şeyler neden şimdi dünyanın en olmaz arzusunu istemişim gibi görülüyordu?

Ben yapardım. Kadın halimle yapardım. Yüreğim için yapardım, sol yanımda yeşeren sevgi için yapardım. Gocunmazdım.

Gocunmuyordum.

''Farkındayım,'' diye yanıtladım Sıraç'ı tok sesimle. Korkunun minik bir tozunun bile eklenmediği suratımdaki ciddiyet asla dağılmadı. ''Hiç olmadığı kadar farkındayım. Ne istediğimi biliyorum.'' Tekrar Kral'a baktım, tane tane arzumu söyledim. ''Ben, veliahtımızın cezasını devralmak istiyorum. Böyle bir hakkım var, değil mi?''

Çenesini yumruk yaptığı eline dayayan beyaz tenli yüzündeki enteresan hayretin silinmediği Kral değişik bir ifadeyle gözlerime bakarken, ''Elbette var,'' dedi düşünceli, soğuk haliyle.

''Yok,'' dedi Sıraç ondan daha sert bir ifade ve ses tonuyla. Bir kez daha kendisine bakmamı sağladı, oturduğu koltukta isyankar bir tavırla hafifçe doğrulmuştu. ''Sana ne dedi, nasıl bir şeyle tehdit etti ya da nasıl bir büyü yaptırdı bilmiyorum ama aklını kullanamadığını görüyorum! Öyle bir şey yok, olamaz. İzin vermiyorum!"

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin