Bölüm Dört - İnfaz

414K 27.7K 35.4K
                                    

Selam Karanlığın veliahtları!

Biliyorum, bölüm biraz gecikti; amma velâkin, Ateşin Oğlu'nun kitap düzenlemeri beklediğimden fazla zamanımı aldı. Benim bir suçum yok yani...

Neyse, bundan sonra -bir aksilik olmazsa- her hafta yeni bölüm için tam burada olacağız, okey mi?

Çok ekşın dolu bir bölüm yazdım; benim içime sindi, bakalım siz de beğenecek misiniz?

Bol bol yorum bekliyorum, haberiniz ola!   Şöyle +1000 yorumu falan geçsek, ben doya doya yorumlarınızı okuyup motivasyon alsam çok hoj olur.

Seviyorum sizi, keyifli okumalar. :*

Bölüm Dört - İnfaz


Olaylar zinciri beynimde fink atıyordu. Bir sürü ayrıntı, bilmediğim birden fazla detay vardı. Başta tek bilinmeyenin 'bu kasvetli şehre nasıl geldiğim' olduğunu düşünüyordum ancak şimdi içinde daha başka olaylar döndüğüne, çözmem gereken birden çok sırrın olduğuna emindim.

Uykularım kabuslu bir korku yuvasına, soluklarım her içime çektiğimde tüm organlarımı yakan zehirli bir gaza dönüşmüştü.

Her ne kadar güçlü durmaya çalışsam da korkuyordum. Bilmediğim bir yerde yaşamak zorunda bırakılmıştım ve buradan hiçbir çıkışım yokmuş gibi görünüyordu. Üstelik önümdeki bilgisayar bile bana hiç yardımcı olmuyordu.

Barın'ın bilgisayarını ondan ödünç istediğimde yapmak istediğim şey Nephan'ı araştırmak ve buradan, duyduklarımdan daha fazla bilgi almaktı. Bunun için hevesle önümdeki dizüstü bilgisayara Nephan yazmış, karşıma çıkacak sonuçları beklemeye koyulmuştum.

Lakin sonuç: ''Hiçbir şey''di.

İnternette Nephan hakkında en ufak bir bilgi yoktu. Arama motorunda "Ulaşmak istediğiniz bu bilgi kilitlidir" yazıyordu. Pes etmeden, derin bir nefes alıp vererek diğer şehirleri yazmaya çalışmıştım ancak sonuç hepsinde aynıydı.

En nihayetinde parmaklarımı klavyenin üzerine getirip "Türkiye" yazdım ve sonuçların çıkmasını bekledim. Heyecanla, parmaklarımı oturduğum masanın üzerine koyarak yavaş bir ritim tutturdum. Masanın üzerinden tık tık efektleri yankılanırken yutkunarak açılmasını bekledim.

"Nephan hakkında bilgilere internetten ulaşamazsın."

Bir anda Barın'ın sesini kulaklarımın içinde işittiğimde korkuyla yerimde sıçradım. Hoplayan yüreğim uçmayı yeni deneyen küçük bir kuşunki gibi atarken kafamı ona doğru kaldırdım ve "Nephan'dan nefret etmem için bir sebep daha," dedim önümdeki bilgisayarda çıkan Türkiye arama sonuçlarının da yanıtsız olması karşılığında bilgisayarı sertçe  kapatarak.

"Ben neden buradayım?"

Barın masadaki meyve sepetinden yeşil elma aldıktan sonra elmayı ısırıp kaslı kollarının tepesinde bulunan omuzlarını ''bilmiyorum'' dercesine silkti. "Kim bilir, belki de esas ait olduğun yer burasıdır."

Ellerimi günlerdir ağrıyan başımın üzerine koydum ve sakinleşmeye çalıştım. Fantastik bir kitabın baş karakteri olsam ancak bu kadar bilinmezliğe düşebilirdim.

"Ait olduğum yer..." diye tekrarladım Barın'ı. Sonrasında ''hayır'' düşüncesiyle kafamı sallayıp toparlandım. "Bu şehrin sorumlusu kim? Valisi, güvenliği... Her ne haltsa."

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin