Bölüm Kırk Dört - Zihin Kalkanı (Kısım 1)

296K 19.2K 39.3K
                                    


Ben geldim!

Bu bölüm umduğumdan uzun sürdüğü için bölümü ikiye bölme kararı aldım sizi daha fazla bekletmemek için. Düşünün bu, bölümün 1. kısmı ve yaklaşık 10.000 kelime. Her şey yolunda giderse 2. kısmı da bir sonraki cumaya kadar atmış olurum. Bir haftada iki bölüm, kulağa hoş geliyor. :)

Lütfen, ama lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Bir hafta içinde +5000 oyu geçmek dileğiyle.

İnstagram: suleavlamaz

Twitter: sulisindunyasi (Bölüm sonrası tweetlerini okuyorum ha :))

Twitter: sulisindunyasi (Bölüm sonrası tweetlerini okuyorum ha :))

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Kırk Dört - Zihin Kalkanı (Kısım 1)

Bölüm Şarkısı: Mark Ronson, Miley Cyrus - Nothing Breaks Like a Heart

Misha Marvin - Hi Nada Bit Silnoy

Gerginliğim üst seviyedeydi, Merih'in buz mavisi gözleri Alaz'la benim aramda gidip geliyordu. Görünmez olduğumuzu düşünerek rahatlamak, onun aslında bize bakmadığı fikriyle gerginliğimi azaltmak istiyordum fakat bakışları tam olarak irislerimi buluyordu. Bizi görüyordu, aksini iddia edemezdim. Yüreğim, Alaz'ın beni korumak için bir kalkan gibi gövdeme uzattığı güçlü koluna çarpıyordu hızlı hızlı. Ortada saat yoktu lakin kulaklarımda "tik tak" sesleri yankılanıyordu. Bedenler arasındaki mesafeye konulan bir bomba vardı, ilk konuşma, ilk adım o bombayı patlatacaktı.

Merih içeri girdi, çelik kapı arkasından kapanıp demirin birbirine değme sesini çıkararak kilitlendi. Bir şey söylemeden o soğuk hareleriyle bizi izlemeye devam ederken buz mavisi gözlerindeki soğukluk etkisini artırdı. Başını sağ omuzuna doğru eğdi, alt ve üst kirpikleri birbirine yaklaştırdı. Bakışları Alaz'ın elindeki kitaba odaklandı, ardından ilk kez sesini işittim.

"Ve kitap bulunur."

Cümlesiyle birlikte görünmezliği yitirdiğimiz düşüncesi tescillendi. Kalbim, ağzımda atıyordu. Dudaklarım aralanamıyordu çünkü ne karşılık vereceğini bilmiyordu. Yutkunmadan hemen önce Alaz'a baktım. Boynu gerilmiş, uzun ince kemikleri belirginleşip, yeşil damarı kabarmıştı. Gövdeme siper ettiği kolunun seğirdiğini görebiliyordum, kendini bir kez daha tutmayı deniyordu. Bomba patlayacaktı, sinyallerini alıyordum.

Derken olan oldu. Merih bize doğru ilk adımı attığında Alaz tek eliyle beni sağ tarafa doğru büyük bir güç kullanarak itti. Sırtım kütüphanenin raflarından birine çarparken dudaklarımdan güçlü bir inilti yükseldi, gözlerim hissettiğim acıyla kapandı. Kalçam yerle bütünleştiğinde bir kez daha inleyerek gözlerimi açtım, o sırada Merih'in yüzündeki ürpertici gülümsemeyle ellerini kaldırıp anlamını bilmediğim bir cümle söylediğini gördüm. Alaz'a karşı büyü yaptığını anladığımda bedenim refleks olarak karşı koyma güdüsüyle tüm acısını umursamadan onu korumak için hareketlendi. Fakat çok geçti, Alaz'ın güçlü bedeni gözlerimin önünde geriye doğru uçtu, sırtı kütüphanenin altın yaldızlı duvarına çarptı, şiddetli bir ses duyuldu.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin