Bölüm On - Cesur

315K 21.9K 33.9K
                                    

İşte geldim buradayııım!

Bir takım sebeplerden ötürü bölümü geç yayımladım, kusura bakmayın. Ama keyfala yaptığım bir şey değildi. Zaten ilham yoksa değil bir bölüm, bir kelime bile yazamaz insan.

Sizi seviyorum.

Ateşin Oğlu İçin hatırlatma:
25 Şubat Pazar Günü Saat 14:00'da Ankara Kitap Fuarı'ndayım.

10 Mart Cumartesi Günü Saat 14:00'da İstanbul Cnr Kitap Fuarı'ndayım,

24 Şubat Cumartesi günü saat 13:00'da İse Bursa Kitap Fuarı'ndayım, tabii ki hepsi için bir inşAllah diyeyim. Hepinizi bekliyorum, kitabınız olsun olmasın fark etmez, gelin, sarılalım. (Kalp)

Bölüm oy sınırı: 900 oy
Yorum sınırı: 1000 yorum

Not: Sınır geçildiği an her zaman bölüm yayınlayamıyorum, zaten bu koyduklarım bir şart değil istektir. Ne zaman ilham gelirse o zaman yazılır bölüm lakin, oylar ve yorumlar yazarı teşvik edip daha hızlı yazmasına sebep olur.

Sizi seveyrum tekrar. <3

İnstagram: sulisindunyasi

Bölüm On - Cesur

Başım, hâlâ koridorun başında bekleyen kıza doğru dönüktü. Kız, kabarık elbisesinin altındaki topuklularının çıkardığı sesle bize doğru dönerken de bakışlarımı ondan çekmedim. Alaz'ın bana kapan yaptığı kolları ise kızın bize gelmesine bir kaç adım kala inmişti. Onun da nihayet gözlerini ablasına, yahut kız kardeşine çevirdiğini hissetmiştim, ancak yine de ona bakmadım.

''Ee,'' dedi yüzündeki harika gülümsemenin daha  üzerinde duran pas parlak kahverengi gözlerini ikimizin arasında gidip getirirken. ''Beni kız arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?''

Olayları düzeltmek amacıyla derin bir nefes alıp, ''Be-ben...'' dediğimde, Alaz'ın bir anda konuşması kelimelerimi ağzıma tıktı.
''Elbette,'' Boşta kalan kolunu omuzuma attığında öylece durdum. Büyük eli omuzumdan kavrayıp beni kendine çektiğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı, sol omuzum onun gövdesine yapıştığında odunsu kokusu çoktan kendini belli etmeye başlamıştı. ''Efsan'ın buraya gelme sebebi de buydu zaten. Sizinle tanışmak için can atıyor.'' Hâlâ olayın şokunu üzerimden atamamış bir halde öylece karşımdaki kıza bakarken, Alaz'ın başını bana doğru eğdiğini fark ettim. Dudakları sol kulağıma iyice yaklaştığında, ''Değil mi, sevgilim?'' diye sordu. Etkileyici ses tonunda öyle bir kuvvet vardı ki, ''değil'' dersem bunun bedeli çok kötü olacakmış gibiydi.

''Ah, öyle mi?'' Ablası -ya da kardeşi-  gülerek bana, bir onay bekliyormuş gibi baktığında Alaz'ın elinin omuzumu hafifçe sarstığını hissettim ve o an, ne yapacağımı bilemeden ''E-evet.'' dedim, sonrasında kelimelerimi desteklemek ister gibi başımı salladım. Fakat bu oyunun benim yararıma mı yoksa zararıma mı olacağına dair en ufak bir fikrim  yoktu. Yine de devam ettim. ''Evet öyle.''

Alaz'ın eli, rahatlamış gibi gevşese de omuzumun üzerinden çekilmedi.  Gözlerini ayırmadan bir kaç adım daha atarak iyice yanıma yaklaşan kız, elini uzattığında gözlerim bir anlığına güzel takılarla süslenmiş bileğine takıldı. Ardından tekrar ona döndüm.
Suratındaki gülümseme silinmeden, ''Ladin,'' dediğinde, başta öylece durdum. Alaz'ın omuzumda hareketlendiğini hissettiğim parmakları, yine bana bir şeyi işaret ettiğinde, tıpkı adının Ladin olduğunu öğrendiğim kız gibi elimi uzattım ve avuç içlerimizin birbirine değmesine vesile oldum. El sıkışırken, ''E-Efsan.'' dedim. Neden kekelediğimi bilmiyordum.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin