ÖZEL BÖLÜM | ( Alaz Şahzade'den)

265K 15.3K 25.2K
                                    

Not: Bu bölüm daha önce okumuş olduğunuz 48. Bölümün Alaz Şahzade'nin anlatımıyla olan versiyonudur.

Not 2: En kısa zamanda Karanlığın Şehri 2. Kitabından bir alıntıyı suleavlamaz isimli Instagram hesabımda paylaşacağım.

Keyifli okumalar.

Instagram: suleavlamaz
Twitter: sulisindunyasi

Twitter'dan #KaranlığınŞehri ve #AlazŞahzade etiketiyle atacağınız tweetleri okumak için sabırsızlanıyorum.

Alaz için, bol yorumlu bir bölüm olması dileğiyle.

Bölüm Şarkıları: Thurisaz - Years Of Silence
Pera - Ayaz
Pera - Veda Busesi

Bölüm Kırk Sekiz – Güller ve Dikenler

Özel

Alaz ŞAHZADE

İçimde bir sıkıntı var.

Sol göğsümde derin bir sızlama hakim, kontrol etmeye ne vaktim ne de cesaretim var. Normal seyirde Alkandros kütüphanesine yaklaştığım her an rahatlamam gerekiyor ancak ben rahatlamanın oldukça uzağındayım. Göğsüm alev alev yanıyor, terlediğimi hissediyorum, nemlenen saçlarımdan aşağı boncuk boncuk damlalar akacak, farkındayım fakat bu gerginliğin sebebi bana yasaklı olan bir krallığın topraklarında olmamla alakasız, kütüphanelerine büyük bir güçlükle girmiş olmamla da alakasız. Yorgun değilim, huzursuzum. Kötü bir şey olmayacak demeye çalışıyorum içten içe, kendimi telkin etmeyi deniyorum.

Kusursuz bir plan yaptım. Laneti sonlardırmayacak, sonlanacağına dair olan ümitleri baltalayacağım. Herkes lanetle yaşamaya alışacak.

Efsun, güvende.

Kötü bir şey olmayacak.

Olmayacak, olmayacak, olmayacak.

Sikeyim, rahatlayamıyorum.

Yolu nasıl bitirdiğimin farkında değilim, kütüphanenin giriş kapısına gelene dek göğsümdeki sızı daha da büyüyor. Öyle yakıcı bir his var ki tişörtümü çıkarıp savurmak istiyorum. Biraz vaktim olsa yapardım bunu hiç şüphesiz ancak hem vaktim hem de cesaretim yok.

Giriş kapısının önünde durduğumda başardın demek istiyorum kendime içten içe, yolun sonuna geldin. Kitabı alacaksın, kaybedeceksin. İş bitecek. Sonra Efsun'unun yanına gideceksin, bu defa zihninde en ufak bir kaygılanma olmadan sarılacaksın ona. Sıkıca. Artık ayrılık yok, ölüm riski yok, hep yanında olacak. Kaybetmeyeceksin. Işığını yitirmeyeceksin.

Sakinleşmek adına nefeslendim, Efsun, efsunluydu işte. Onu sadece düşünmek dahi yatıştırıyordu ruhumu, eğer ölümcül bir hastalığa yakalanırsam vücuduma enjekte edilecek ilacın içinde onun kanı olmalıydı, öyle bir şeydi bu; tek devamın onda saklandığını düşünüyordum. Onsuz bir işe yaramayacağımı da. En azından, artık.

Fakat bugün Efsun'u düşünmek bile yeterince yatıştıramamıştı beni, aksine nefes aldıkça tişörtüme değen göğsümün üzerindeki yangın daha da artmıştı.

Kötü fikirleri zihnimden atmaya çalıştım, elimi açarak avucumu ve parmaklarımı kapının dış yüzeyine bastırdım. Gözlerimi kapattım, anahtar kelimeleri söylemeye başladım. "Cataracta." diye fısıldadım. Kapının yüzeyindeki ısıda bir artış seçtim. "Lux." Sıcaklık arttı. "Tenebris." Terliyordum, saçlarımdan alnıma, oradan da yanağıma doğru süzülüyordu damlalar. Kapıya dokunmak artık daha zordu, el yakacak raddeye gelmişti, dişimi sıktım, direndim. "Universum," dedim kalan tüm gücümle.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin