Bölüm Yirmi Altı - Ateş

278K 21K 27K
                                    

Merhabalar. Yeni Bölüm Geldi!

Önce duyuru:

13 Nisan Cumartesi Günü Saat 14:00'da Ateşin Oğlu imzası için İzmir Kitap Fuarında Olacağım.

14 Nisan Pazar günü ise 13:00da Denizli Kitap Fuarında olacağım. Sadece Karanlığın Şehri'ni okumuş olanlar da gelebilirler tabii ki! Hepinizi sarılmaya bekliyorum.

İnstagram adresim: sulisindunyasi

Oy ve Yorum hedefi: +2000

Bol yorumlu bir bölüm olması dileğiyle. <3

Bölüm Yirmi Altı - Ateş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Yirmi Altı - Ateş

Şu sıralar tavanları çok izliyordum ve artık hangisi hangisinden daha iyi, hangisi bakımlı ve hangisinin bakıma ihtiyacı var çözebiliyordum. Mesela şimdi gözlerimi diktiğim tavan, tamamen taş örmeydi. Taşların arasını yeşil yosunlar bağlamış, üzerlerini yosunlara uyumlu küfler süslemişti. O yeşil yosunların üzerinde bazen bir kara böcek kendini gösteriyor hemen ardından boşluklara girip gözden kayboluyordu. Başta üzerime düşme korkusu vardı fakat zamanla ona da alışmıştım ve şimdi onu izlemek benim için eğlenceli bir saklambaç oyununa dönüşmüştü.

Kasvetli, oksijensiz ve bok gibi kokan bir mahzende ne kadar eğlenceli olabilirse...

Alaz'la ayrıldığımızdan bu yana, yaklaşık üç saat geçmiş olmalıydı. Ayrıldığımızdan diyorum ancak bu normal bir ayrılış değildi. Sıraç'ın abileri yani Cadı ve Caris sarayının prensleri, kardeşlerinin evinden çıkacağımız sıra yolumuzu kestiklerinden sonra, çok kötü şeyler olacağını düşünmüştüm. Büyülerin havada uçuştuğu bir kavgaya şahit olacağım ve bu krizi yönetemeyeceğim geçmişti aklımdan.

Lakin öyle olmadı.

Sinirli olduğu son derece belli olan Alaz, nasıl oldu bilmiyorum ama kendini tuttu, onlara karşı hiçbir hamlede bulunmadı ve işte şimdi buradaydık, Cadı ve Caris sarayında bir mahzende. Daha doğrusu bu kasvetli, havasız ve pis mahzendeki tek kişi bendim. Alaz nerede ve ne haldeydi hiç bilmiyordum. Aklım ondaydı ve belki de şu sinir bozucu kara böcek o yüzden dikkatimi çekiyordu, bu sayede kötü şeyler düşünmekten birkaç saniye de olsa uzaklaşıyordum.

Al işte, yine taşların arasında kayboldu, ne yapmaya çalışıyordu bu pislik böcek?

Böcek ortadan kaybolunca tavanda yine Alaz'ın yüzü göründü. Beni bulduğundaki hali... Onu sinirli gördüğüm çok olmuştu fakat hiç bu kadar kendinden geçmiş olarak görmemiştim. Patlamaya hazır bir bomba gibiydi, kara gözlerinde anlamlandıramadığım bir duygu belirmişti ve yemin ederim ben o hissi daha önce Alaz'da görmemiştim.

Ve ilk defa bir cümlesinin yüreğime dokunduğunu bu kadar iyi hissetmiştim. ''İyi olmayan tek o değil!''

Bana, kendisinin de iyi olmadığını ima etmişti. Ben kayboldum diye o kadar sinirlenmişti, Sıraç'ın kapısını kıracak ve hatta onunla kavga edecek kadar gözü dönmüştü ve düzeltiyorum, bana benim için iyi olmadığını imâ etmişti. Cümlesi ve bakışları tekrar aklıma gelince, sivri tırnaklara sahip iki el göğsümü yarıyor, kalbimi acımasızca ikiye ayırıyordu sanki.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin