Bölüm 38

6.1K 180 41
                                    


Vote ve yorum yapmayı unutmayın lütfennn

İyi okumalar :*





   Tuğkan'dan

Bilge'nin cenazesi kaldırıldıktan sonra düğünde haliyle sona ermişti ki zaten gelini olmayan bir düğünün devam etmeside imkansızdı.
Bilge'nin intihar girişimi herkesin odan noktasını değiştirdiği için kimse gelinin düğünden kaçtığını fark etmemişti ama tabi cenaze kalktıktan sonra farkedilmişti ve bir günde iki farklı olay için dosya açılmıştı biri kaçak bir gelin diğerisi ise ölmüş genç kızın intihar mı yoksa cinayet mi olduğuydu bende ne olduğunu bilemiyordum ama intihara teşebbüs olduğunu tahmin edebiliyordum.

Bilgeyi kurtarabilmek için uğraşmıştım ama ölümü çoktan gerçekleşmişti Bahadır'ın Bilgeye bu kadar erken veda etmesine üzülmüştüm hayat acımasızlığını bir kez daha göstermişti.

Yeşim'in ailesi Yeşim'i bulmak için gittiklerinde köyde sadece biz kalmıştık Atalay gitmeyeceğimi söylediğinde dünden razıydım asıl gidiyoruz deseydi gitmeyecektim ve aramız körüklenecekti, onun Asyaya karşı farklılaştığını görüyordum umarım Asya da bunu fark etmezdi Asyayı sakinleştirmek için sarıldığını gördüğümde sanki içimde bir yerler yanmaya başlamıştı.

Arabada sigaramın sonunu çekerken son üç araba kalmıştık Atalay arabanın arkasından çıkardığı birayı içerken ben ayık kalmak istiyordum saat sabaha karşı evin kapısının açılmasıyla torpidonun üzerine kaldırdığım ayaklarımı indirdim ve evden son hızla çıkan Asyayı gördüm arabadan indiğim anda kendi aracından çıkan Atalayla göz göze geldik.

"Sen bekle."

Asya'nın ayağında ayakkabısı dahi yoktu düğünde giydiği kıyafeti de üzerinden çıkarmamıştı ve ormana doğru koşuyordu Atalay da onu takip etmeye başladı ve gözden kayboldular.

Telefonumu elime alıp her gün bıkmadan usanmadan aradığım numarayı aradım ve kulağıma kaldırdım yine telefonu kapalıydı ona kaçtığı günden beri ulaşamıyordum parayı bırakmış olsa da babam onu affetmiyor ve yanına çağırıyordu görmeyeceğini bile bile bir mesaj daha atıp telefonumu cebime koydum ve bir sigara daha yaktım zaman sanki geçmiyor gibiydi bu insanların evine bir ateş daha düşmüştü.

Aradan yirmi dakika ya geçmişti ya geçmemişti alkol almak için arabadan indim ve arabanın arkasında telefonda nişanlısıyla konuşan Mehmet'e Atalay'ın arabasını işaret ettim daha sonra Atalay'ın arabasının bagajını açtım ve bir şişe aldım.

"Tuğkann!"

Atalay'ın sesini duymamla arkamı dönmüştüm ormanlık alandan kucağında Asyayla geldiğini gördüğümde ona bişe olduğunu sanmıştım.

"Arka kapıyı aç."

Dediğini yaparak arka kapıyı açtım ve Asyayı arka koltuğa yatırmasını izledim baygındı ve ayakları kirlenmişti o ise hiç aldırmadan onu arabasına bindirmişti ve arından bana doğru yaklaştı ona gördüğümü söylemekle söylememek arasındayken o konuştu.

"Burada bekle eğer evden birisi çıkarsa bir şeyler bul ve söyle Asya artık benimle yaşayacak."

Bunu söyler söylemez arabayı dolanıp binmişti kulaklarım dediklerine inanmak istemiyordu ne demek benimle yaşayacaktı Asya'nın bunu kabul edeceğini sanmıyordum ona yaşattıklarını unutmazdı bana yaşattığı şokla söylemem gereken şeyi bile söyleyememiştim.

Onlar uzaklaşıp giderken diğerleri de peşine yol almıştı tek ben kalmıştım sabah Asya'nın olmama sebebini dedesine açılmak için geride bırakılmıştım.

Ateşin İzleri Where stories live. Discover now