Bölüm 27

8.6K 253 26
                                    

İyi okumalar

Şirketin önüne geldiğimizde huzursuzlanmaya başlamıştım bu insanlar hiçbir şeyimiz değillerdi ama onların yanına geliyorduk üstelik izin bile almadan.

Gidecek yerimiz yoktu beni bırakmaya niyeti de yoktu ne yapacağımı bilmiyordum hayatım akılalmaz bir hal almıştı.

"Onu ben getiririm."

Bahadır sözünün ardından arabadan inmişti Şule ablam Bilge ablamın kafasını koltuğa yaslayarak çok yavaş haraketlerde araban inmiş Bahadır ise Bilge ablamı kucağına almıştı.

"Şimdi ne olacak Asya ne yapacağız?"

"Bilmiyorum abla inan bilmiyorum."

Bahadır Bilge ablam kucağında şirkete giriş yaptığında bizi karşılayan Tuğkan olmuştu.
Bahadıra başıyla asansöre işaret edip ardından bana doğru yaklaştı

"Biraz konuşabilir miyiz Asya?" başımı yukarı aşağı sallayıp "tabiikide" dedim. Belki de olanları anlatmak için bu bir şans olabilirdi önce Tuğkan'a anlatıp ondan yardım alabilirdim.

Ablamlar asansöre doğru yürümeye başladıklarında Tuğkan da bana eliyle kapıyı göstermişti arkasında onunla beraber gelen korumalarda bizi takip ediyordu.

"Sadece merakımdan soruyorum bu adamlar böyle her yere gelmek zorunda mı, yani şirket içinde ne olabilir ki?"

Gülümsediğini görebiliyordum arından gülümseyen ifadeyle bana baktı bu daha çok bu dediğin hoşuma gitti gülüşü gibiydi.

"Evet onların görevi bu ve şirkette ne olabilir ki diye de düşünme düşman her yerde düşmandır evinmiş ailenmiş tanımazlar."

Haklıydı insanlar kötüydü kendi ailesine bile zarar verenler varken başka insana neden zarar vermeyesinler ki değil mi?

"Otur lütfen."

Eliyle işaret ettiği hasırdan bahçe takımına oturup ellerimi kucağıma koydum.

"Orada konuşmamız yarım kalmıştı sadece tek bir soru daha sormak istiyorum."

"Tabi dinliyorum." Dedim sakince.

"Orda beyaz saçlı uzun boylu bir adam gördün mü?"

Başımı evet anlamında salladım, görmüştüm ama bunu neden soruyor olabilirdi ki?

"Neden soruyorsun ikimizde burdayız sorun hallolmadı mı?"

Eline telefonunu alıp hemen birini aramıştı bense onu izliyordum ne olduğunu anlamaya çalışmaktan başım ağrıyordu artık.

"Baba o da gelmiş."

Tuğkan'ın ağzından baba lafını duymak garibime gitmişti ben kardeşinden başka kimsesi olmadığını düşünüyordum telefonu kapatıp ayağa kalktığında bende ayağa kalktım.

"Neler oluyor bilmiyorum ama lütfen kardeşlerimi ve beni bu olaylardan uzak tuttun."

Bana doğru bir attı o kadar yakınımda duruyordu ki sanki nefes alsam nefesimi teninde hissedebilecekti.

"Öhö ım şey..."

Geriye doğru çekilip ağzımdan saçma sapan sözler çıkarmıştım.

"Deneyeceğim ama sanırım bulaştın zaten."

Eliyle adama işaret verip hızla yürümeye başladığında hemen peşinden koşarak ona yetiştim.

"Nereye gidiyorsun şimdi! O dediğin ne demekti hem?"

Yaklaşan arabasına bakarken bana bakmıyordu bile.

"Küçük bir işim var sonra döneceğim."

Arabadan inen adamı anahtarı Tuğkan'a uzattığı anda hemen elimi atıp anahtarı kaptım her ikiside bana bakıyordu Tuğkan havada kalan elini indirip cebine soktu ve adama baktı.

"Tamam sen git."

"Bana açıklama yapman gerekiyor."

"Anahtarı vermen gerekiyor."

Ellerimi göğsümde birleştirip ona baktım vermeye niyetim yoktu.

"Lütfen Asya."

"O adamı tanıyorsun beni daha önce serbest bıraktı yine yapabilir sadece ne yapmam gerekiyor onu söyle!"

Yükselen sesimi dengeye sokmak için çabalıyordum o ise elini alnına götürüp şakaklarını sıktı o anda gördüğüm şey yüzünden donup kalmıştım Tuğkan'ın bana baktığını görebiliyordum bense arkadaki olana odaklanıp öylece kalmıştım ama toparlanmam gerekiyordu yoksa o da fark edecekti.

"Neye bakıyorsun sen?"

Arkaya bakmaya yeltendiği an korkmuştum ve hemen onu kolundan çekip dönmemesini sağladım.

"İyi misin sen?"

Başımı iki yana salladım ve anahtarlığı uzattım şuan ki olay benim olayımdan daha beterdi onları görmemeliydi çünkü görürse karşı çıkacağına emindim. Anahtarlıkları alıp üzerime doğru yürüdü çünkü hemen kapının önünde duruyordum geriye doğru çekilip yere bakmaya başladım.

"Kendine dikkat et."

Sözünün ardından hızla uzaklaşmaya başladığında onları gördüğüm yöne doğru sağa sola bakınarak yürümeye başladım buna inanamıyordum ablamın onunla ne işi olabilirdi?

"Asya?"

Ablamın sesini duymamla arkama döndüm ona hem sinirli hem de acıyordum.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!"

Üzerine doğru yürüyüp onu kolundan çekip kimsenin bizi göremeyeceği bir yere çektim.

"Ne yapıyorsun sen! NE!"

"Bak bekle yanlış anladın."

Onu dinlemeden itiklemiştim.

"Neyi yanlış anladım? Kıytı köşede buluşmanın neyini yanlış anlayabilirim Allah aşkına?"

Tedirgin halleri beni daha da sinir ediyordu.

"Sana inanamıyorum cidden!"

"Bir dinle lütfen."

Sinirden kafayı yemek üzereydim ben burda zorla tutulurken ablamın yaptığına delirmemek için direniyordum.

"Burası beni satın alan kişinin yeri biliyorsun değil mi!"

Sinirden gözlerim dolmuştu.

"Hani o da adamı ya! Adamı!"

"Asya..."

"Sus! Hadi her şeyi geçtim o Tuğkan'ın kardeşi be, kardeşi diyorum kardeşi, kaç yaş küçük senden abla o, yazıklar olsun sana!"

Beni omzularımdan tutup sarstığı anda kollarını ittirdim.

"Bak burası bunun yeri değil gel yukarı da anlatacağım sandığın gibi olmadığını göreceksin."

Derin nefesler alarak ona bakıyordum Şule ablam hiç böyle biri değildi diyorum içten içte.

"Lütfen sadece dinle."

Onu hiç beklemeden şirkete doğru yürümeye başlamıştım hemen arkamdan geldiğine emindim bu durumun nasıl bir açıklaması olabilirdi ki kendini nasıl savunacaktı çok merak ediyordum.

Okunmalar düşmeye başladı bu benim yazma hevesimi de kırıyor :(

Yorum ve vote yapmayı unutmayın olur mu 🥺

Ateşin İzleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin