İZBE

29.6K 1K 87
                                    

İKİNCİ BÖLÜM

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


İKİNCİ BÖLÜM

"Senden nefret ediyorum.''

Nefret, insanların savunduğunun aksine bilerek atlanılan bir kuyu değil miydi? Birine karşı iyi olan hiçbir şeyi hissedemediğiniz de varılabilecek bir yerdi. İnsanların bilmediği nokta ise o kuyunun bir dibi olmadığıydı.

Gülünç.

Namlunun soğukluğu bedenimde karanlık bir iz bırakırken, çevremdeki insanlar bağırarak kaçışmaya başladı. Bense olduğum yere bir silahın tüyler ürpetici gerçekliğiyle sabitlenmiştim.

Tetiği çekerken gözlerimin tam içine baktı.''İntikam yakınlarında geziyor küçük kız.''

Ve bam!

Gözlerimi araladığımda odamın içi karanlıktı. Olduğum yerde doğrulurken duvar saatine baktım. Gece yarısını çoktan geçmişti. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp siyah taytı ve yünlü hırkamı üzerime geçirdim. Merdivenlerden sessizce inerken, spor ayakkabılarımı nerede bıraktığımı hatırlamak adına zihnimi yokluyordum.

''Yine gece koşusu mu?''

Salon göz gözü göremeyecek kadar karanlık değildi. Ay'ın ışığı, perdesi çekilmiş pencerelerden içeriye mesken tutmuştu. Babamın tekli koltukta sigara içişini izlerken, zihnim benle oyun oynuyor paslanmış anıları önüme sürüyordu.

''Annem nerede?'' diye sorduğumda, sigarasının izmaritini küllüğe bastırdığını gördüm. Bana doğru tamamen dönmeden, ''Yukarıda, uyuyor.'' dedi. Canı sıkkın duruyordu. Sorma gereği duymadım çünkü genelde bana anlatmazdı. Aslında o kimseye anlatmazdı.

Ona gülümsemeye çalıştığımda o da zorlama bir gülümsemeyle bana karşılık vermişti. Bakışlarımdan rahatsız olur gibi bir hali vardı. Tüm bunları kendi kuruntum varsayarak giysi odasına girdim. Spor ayakkabılarımı bulmak birkaç dakikama mal olsada, sabırlı bir kızı oynuyordum bugün.

Evden çıktıktan sonra bacaklarım sanki bunu bekliyormuş gibi ben komut vermeden koşmaya başlamıştı. İzbe sokakların hepsini teker teker geçerken, kabuslarımın tümüyle mücadele ediyordum. Bana tanıdık gelmeyen sokaklardan birine girdiğimde, olduğum yerde dona kalmıştım. Tek sokak lambasının aydınlattığı sokakta seçebildiğim kadarıyla bir kız, asfalta boylu boyunca uzanmış çocuğu tekmeliyordu. İlk önce gözlerime inanamasam da, çocuğun ağzından boşalan kanla bunun gerçek bir kavga olduğuna kendimi ikna edebilmiştim. Polisi arayabilirdim ama bana inanacaklarını sanmıyordum. Şimdi geriye iki seçenek kalıyordu; ya oraya gidip ölmek üzere olan çocuğu kızın elinden kurtaracaktım, ya da arkamı dönüp hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam edecektim.

''Kesin kaçarsın,'' diye homurdandım onlara doğru koşarken. Beni fark etmiş olacak ki çocuğun karnına tekme atmayı bırakmıştı.

GÖLGEWhere stories live. Discover now