KAYIP

6.8K 373 27
                                    

YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM

"Ne izliyoruz?" diye sordum koltuğa oturup yastığı kucağıma alarak.

"Felsefe taşı," dedi Özgür kumandayı eline alırken. Kolumdaki saate baktığımda kafeye gitmek için daha bir saatim vardı.

"Kapa şunu," dedi Nazlı sızlanarak. "Dizim başlayacak."

"Doctor Who'yu izlemeni yasaklamamış mıydım ben sana? Zaman yolculuğu aptallara göre."

Nazlı gözlerini devirip kollarını göğsünde buluşturdu. "Asıl o inandığın ölümsüzlük aptallara göre bir şey."

Özgür yüzünü buruşturup filmi açtı. "Kapa çenenide şunu izleyelim."

"Ölümsüzlükmüş," diye homurdandı Nazlı.

"Ölümsüzlük muhteşem bir şey Nazlı. Belli bir yaştan sonra yaşlanmayıda bırakıyorsun."

"Asıl saçmalık burda ya. Neden ölümsüz olan insanlar genç kalmıyor."

Özgür omuz silkti. "Kalanlar vardır."

"Belkide ölümsüz olduğu andan itibaren bedeni normalde ölmesi gereken yaşa kadar yaşlanıyor ve sonra ölümsüzlük orada devreye giriyordur."

İkiside dönüp hayalet görmüş gibi bana bakmaya başladığında yerimde huzursuzca kıpırdandım. Onların sohbetlerine pek katılmazdım. Bu kadar uzun cümleler kurduğumu da hatırlamıyordum açıkcası. Kahretsin, neden fikrimi söyleme ihtiyacı duymuştum ki?

"Mantıklı," dedi Özgür. Ona yavaşça başımı salladım. Film başladığında kimseden çıt çıkmıyordu. Harry Potter serisini defalarca izlediğim için filme odaklanamadım. Kafeye gitmem gerektiğini bildiğim için diken üstündeydim. Sürekli saate bakıp dururken bir süre sonra ezziyet haline geldiği için ayaklandım.

"Nereye?" diye sordu Nazlı hala televizyona bakarken.

"İşe gitmem gerekiyor. Kovulmak istemiyorum." Kapıya doğru yönelirken ceketimi koltuğun üzerinden aldım.

"Ben seni bırakırım."

"Gerek yok." dedim dalgın bir sesle. Sabah ki baş ağrımın etkileri hala devam ediyordu.

Tek kaşını kaldırdı. "Emin misin?"

Kafamı sallayıp kapıyı açtım. "Görüşürüz,"

Bahçeye adımımı attığımda Özgür'ün arkamdan seslendiğini duyduğum için durmuştum. "O adam seni hala tehdit ediyor mu?"

Nazlı'da arkasında belirmişti. Onunla göz göze gelirken bana ürkek gözlerle bakıyordu. "Hayır," dedim ağırca. "Etmiyorlar."

"Pekala," dedi gülümseyerek. Onlara arkamı dönüp ellerimi ceketimin ceplerine koydum ve yürümeye başladım. Bir taksi çağırıp kafeye varmak neredeyse bir saatimi almıştı.

Kafeye girerken neredeyse on dakika geç kaldığımı gördüğümde sesli bir şekilde nefesimi dışarıya üfledim. Kerim abi beni haşlayacaktı. Hiç kimseye görünmeden önlüğü askıdan alığ giydiğimde arkamda sıcak bir nefes hissettim.

Korkarak önüme döndüğümde bana gülümseyen gözlerle bakan Yağız'la burun buruna gelmiştim. Biraz geri çekilerek kendimi gülmeye zorladım. "Hey, korkuttun."

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin