SANRI (Part 1)

5.7K 356 10
                                    

#Red- Darkest part

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

#Red- Darkest part

OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Hayatım bir kabusun pençesinden kurtulurken öbürüne yakalanarak geçiriyordu. Yetişmeye, tutunmaya çalışıyordum ama asla olmuyordu. Kendi kendime yetemiyordum. Masaya oturup ben kendi adıma kararlar verebilirim diyemiyordum. Babamın benimle birlikte bir masaya oturabileceğinden bile emin değildim. Annemse benden çoktan vazgeçmişti. Huzuru arıyordu ve bunun bizim yanımızda olduğundan umudunu çoktan kesmişti. Haksızda sayılmazdı. Ben üçüncü kişiydim annemse misafir izleyici. Oyuna dahil olmayı bırak oyunun varlığından haberi yoktu. İçinde bulunduğumuz durumun basite indirgenecek hiçbir tarafı yokken ondan burada kalmasını isteyemezdim. Veda etmemeyi seçmişti. İstediğinin gerçekten bu olduğuna beni bir kere bile aramayışından anlayabiliyordum. Ona inanıyordum. O gerçekten bizden kurtulmak istiyordu. Ne diyebilirdim ki? Herkes kurtulmak isterdi.

Boş bardağı elimde gezdirmeye devam ettim. Bir yandan da odanın içersini izliyordum. Gerçi buraya bir oda demek zordu. Daha çok bir ambara benziyordu. Gözümü açtığımda buradaydım. Dışarıdan gelen kısık sesli müzik sesine bakılırsa hala bardaydım. Üst katında olabilirdim. Çok değişik bir dekorasyonu vardı. Hangi kapının nereye çıktığını ya da merdivenlerin nerelerde olduğunu hala anlayamamıştım.

Üzerimdeki bol tişört dışında çıplaktım. Beni onun giydirdiğini düşündükçe içime bir utanç yayılıyordu. Ve aynı zamanda yanaklarıma da. Neden burada kalmıştım? Ya da neden burada kalmama izin vermişti? Evime gidebilirdim. Beni kimsenin fark etmediği evime. Bazen kendimi oraya ait hissetmiyordum. İçinde bulunduğum yerlere yabancılık çekme huyum çok uzun süre önce başlamıştı. Bir an soyutlanıyormuş gibi hissediyordum. Ayaklarım yerden havalanıyor ve o dünyadan ayrılıyorum. Ama nerede olduğum belli değil. Sadece hissetmiyorum işte. Hiçbir şey hissetmiyorum.

Benden kurtulamayacaksın.

Boşluğa baktım. Elimdeki bardağın ısısı vücuduma yayılıyor ve buz tutuyormuşum gibi hissediyordum. Boğuluyordum. En soğuk suların en dibinde boğuluyordum. Derine inildikçe daha da soğuyan sularda yüzmeye meraklıydım. Ama ben sudan korkardım değil mi? Korktuğum şeylere çekilmeye başlamıştım.


Kendi kendime güldüm. Evet, korktuğum şeylere çekilmeye başlamıştım. Telefonum sesi oda denilemeyecek bu yerin içini doldurduğunda geniş yataktan ayaklarımı sarkıttım ama kalkmaya hiç niyetim yoktu. Hala neden üstümü değiştirdiğini bilmiyordum.

Ölüm, oyun, Server.

Gözlerimi kapadım. Kendimi bir kaç saniye vermem gerekiyordu. Belkide bir kaç saat. Hep tekrarladığım şeylerdi değil mi bunlar? Sıyrılmam gerekiyordu. Belkide kopmam. Yeniden birleştirilmem için. Daha sağlam. Daha güçlü ama aynı. Bir yapboz gibi. Her seferinde daha kolay yerine yerleştirilen ama bütünündeki kare aynı olan. Acının değiştiremediği gerçekler olduğu gibi gerçeklerinde değiştiremeyeceği acılar vardı. Bizler annen karnında, annemlerimiz tarafından lanetlenmiş çocuklardık.

GÖLGEWhere stories live. Discover now