VAVEYLA

7.1K 370 8
                                    

YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Ölümle yıkım arasındaki tek fark kandı. Ama ikisininde ortak bir sonu vardı.  Enkaz, onların geride bıraktıklarıydı. Küçük bir çocukken annemin defalarca ölümüne şahit olmuştum. Ancak engel olabilecek kadar güçlü biri haline gelene kadar sadece oturup izliyordum ya da ağlıyordum. Büyüdükçe ölen kişinin babam olmasını istedim. Annem bana duygusuz derken aslında babama benzediğimi kastetmeye çalışıyordu. Ama içimiz aynıydı, maskelerimiz aynıydı. Biz aynıydık. Babamsa sadece bir yanılsamaydı. Ben duygusuz değildim, duygusuz olan adam bana aslında hayata devam etmeninde bir işe yaramayacağını öğreten adamla aynı kişiydi.

Osman Ünal bana ne yaparsam yapayım kurtulamayacağımı öğretmişti. Yaşananlarsa onun en büyük kanıtıydı.


"Beni öldür."

Korkusuzca ağzımdan çıkan cümle ben hariç herkesi dehşete düşürürken, yapabileceğim hiçbir şey olmadığını fark ettim. İlk defa değil ama belkide son defa çaresizliği iliklerime kadar hissediyordum.


Caner silahın ucunu bana doğru döndürürken, Kerim abinin hızla inip kalkan göğsü kendimden nefret etmem için önüme nedenler seriyordu.


"Korkusuzsun küçük." dedi Caner. "Ama ölümsüz değilsin." Aklıma bu sabah ki ölümsüzlük tartışması geldiğinde burukça gülümsedim. Onları özleyecektim. Annemi özleyecektim. Belki tüm bunlara sebep olan babamı bile özleyecektim. Hiç değilse hepsi hayattaydı değil mi? Eğer Caner beni öldürürse istediğini almış olur muydu?

"Seni öldürmek isteyen ben değilim derken neyi kastettin?" diye sordum tok bir sesle.

"Çevrende olanların ya farkında değilsin ya da artık umursamayacak kadar vazgeçmişsin. Alnına silah dayıyan bir adama şuan seni öldürmemesi için yalvarman gerekirken, durup ölmeyi bekliyorsun." Namluyu alnımda hareket ettirdi. "Başkaları için kendini feda edecek kadar yüce birisi misin? Yoksa sadece aptalın teki mi?"


"Aslına bakarsan, her ikiside değilim."

Bilmiş bir tavırla güldü. "Her an beynini dağıtabilecekken, bu itirafların gururumu okşuyor."


Bakışlarım Yağız'a kayarken gözlerinde öfkeyle karışık korku vardı. "Ölümden korkmuyorum." dedim ama bunu daha çok kendime söylermiş gibiydim.

"İşte tam olarak bundan bahsediyorum. Sen düşmanların için bile büyük bir çelişkisin."


Kaşlarımı çattım. Damağımda korkunun o nahoş  acısı vardı. "Ne demek istiyorsun, Caner?"

"Ne zaman nerede hamle yapacağın belli olmuyor. Bu da seni tehlikeli kılar."


Yağız'a bakıp gözlerimle bir şeyler anlatmaya çalışıyordum ama o donmuş gibiydi. Silahın uç kısmını gevşekçe tuttum. Caner bana şaşkın gözlerle bakarken, "Haklısın," dedim. "Planlı biri değilim."

"Ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Sakın deneme. Sırayla öldürmeye başlarım."

İstemsizce yutkundum. "Seçimimi yaptım. Neyi bekliyorsun?"

"Konuklarımız var. Seyircisiz olmaz diye düşündüm." Arkama baktığını gördüğümde yaklaşan adım sesleri bana sadece bir ismi sayıklıyordu. Ve nedense bu ismin olduğu yerde ölüm bile sorun değildi.

"Çok fazla ileriye gittin, Caner." Sesini duyduğumda ne zamandan beri tuttuğumu bilmediğim nefesimi bıraktım. "Seni en başında uyardım."

GÖLGEWhere stories live. Discover now