Bölüm 10

2.4K 224 48
                                    

   Herkese merhabalar :) 16 gundur bu hikayeye bir kez bile bakamadim. Bolumu yayinlamadan son kontrolleri yaparken ozledigimi fark ettim :) Bu hikayeye geri donmeyi sabirsizlikla bekliyorum, aklimda donup duran sahneler var umarim kaleme doktugumde de guzel durur :)
    Yarisma hikayeme devam ediyorum, içime sinen bir şey oldu, Ekim ayinda burada da yayinlayacagim, umarim begenirsiniz :)
   Oylayan ve yorumlayan herkese de tesekkur ederim, umarim hikaye kimseyi hayal kirikligina ugratmiyordur ya da sıkıcı gelmeye baslamamistir.
   Bu bölüm 1.000 kelime oldu, normalde 2.000 kelime civari olurdu, bir sonraki bolumle arasinda iki guc gunluk bir zaman farki oldugu icin bu bolumu burada kesmek daha mantikli geldi. Yeni bolum icin kesin bir tarih vermeyeyim, yarisma hikayemi bes gune bitirmeyi planliyorum, o bittiginde yeniden buna donmeden de kendime uc dort gunluk tatil cekecegim cunku son uc aydir her gece uc saat kesintisiz yaziyorum bir nefes almam lazim beynim sulandi :D
   Minik soluklanmam bittikten sonra bu hikayeye donecegim, belki yazmaya baslamadan buraya bir bolum daha atarim, ya da 3.000 kelime yazdiktan sonra eklerim, belli olmaz. En gec iki hafta diyelim o zaman? Ardindan yine duzenli araliklarla gelir bolumler eger bir aksilik olmazsa.
    Herkese simdiden tesekkurler, keyifli okumalar :)

~

Tablet, önündeki kahve sehpasına konulduğunda Tony hala Rhodey'e cevap yetiştirmekle meşguldü.

Steve sessizce geri çekilip diğer koltuklardan birine oturdu. "Wanda dinlenmek istediğini söyledi. Ben de akşam gidesiye kadar uyuyabileceğini söyledim. Sakıncası olur mu?"

Oldukça hararetli bir "YİNE NE HALT YEDİN" tartışmasının içinde olan Tony kafasını sallayarak cevap yetiştirmeye devam etti. Ardından Steve'e bir bakış attı. Sarışın adam odayı, eski moda vitrindeki eşyaları ve resimlerin kaldırıldığı duvarları inceliyordu. Tony onu birazcık tanıyorsa -ki o kadarcık tanıyordu, yani öyle olmalıydı- buranın kime ait olduğunu sormak için ölüyordu. Ve bunu merak ettiğine göre o da Tony'i onun burayı satın almayacağını bilecek kadar tanıyordu.

"Kan testi falan yapıyor muyum?" diye sordu mırıldanmayla, gözlerini tabletten ayırmadan. Koltukta biraz kaymıştı, başı koltuğun sırtına denk geliyordu ve beli boşluktaydı. Şimdilik rahat bir pozisyondu ancak on beş dakika sonra kas ağrılarının başlayacağından emindi.

"Sen konuşuyor muydun?" dedi Steve birden eğlenir gibi bir sesle.

Tony kaşlarını çatarak ona bir bakış attı ve telefonuna geri döndü. "Genelde çok konuşmamdan şikayet edilir."

"Son iki saattir benimle konuşmadığına göre aziz ilan edilmeliyim."

Avengers içinde gereksiz yere birçok kez aziz ilan edilen adamın -güzel krep yaptığı için, Fury'i tepelerinden çekmeyi başarabildiği için, Clint'e yiyecek bir şeyler ayırdığı için, Natasha'nın kahvesinin ayarını tutturduğu için, Tony'i susturmayı başarabildiği için-bir nişanı da bu nedenle alabilirdi. Ve Tony onunla konuşmamış mıydı? Ne zaman? Hiç mi hiç hatırlamıyordu.

"Sen bana cevap vermiyordun," dedi yine mırıldanarak. Şu an  onu ciddiye almıyormuş gibi bir portre çizdiğinden emindi ama düzeltmek için bir neden göremiyordu.

Steve onun neden bahsettiğini anlasa da teyit etmek istedi. "Mezarlıkta mı?"

Hafifçe kafasını salladı Tony.

Onun sorularını hatırlayan Steve cevapladı. "Hiçbir şey anlatmadı, konuşmadık, akşamları da konuşmuyoruz."

"Arkadaşına küsmek için elimden kurtardığını söyleme bana. O mu küstü?"

"Hayır," dedi Steve sakin bir sesle. "Yeniden... dondurulmayı tercih etti. Ben konuşuyorum ancak onun cevap verebildiğini söyleyemem."

Tony gözlerini ona kaldırarak ifadesiz yüzü inceledi. "Neden?"

All We Are (Stony&WinterWidow / After CW)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz