ON YEDİNCİ BÖLÜM

3.3K 403 92
                                    

MERHABA KIZLAR!

BU AKŞAM GEVEZELİK YOK, AMA HEPİNİZİ ÖZLEDİĞİMİ SÖYLEMEDEN OLMAZ YİNE DE...;))

KEYİFLİ OKUMALAR...



                                       ON YEDİNCİ BÖLÜM

CEMİL

Otomatın açılma sesiyle, apartman kapısını itip, girdim ve asansör için bakındımsa da, olmadığını anlayınca, merdivenleri hızla tırmanmaya başladım.Aslında ayaklarım hala geri geri gidiyordu, ama bu işin şu ya da bu şekilde, bir an önce hallolması gerekiyordu.İkinci kata ulaştığımda, tokmağında beş yazan kapının hafif aralık, ama zincirle korunduğunu fark ettim.Sahanlığın loş ışığında kapı aralığındaki kişi pek seçilmiyordu.Son birkaç adımı atarken kalbim nahoş bir şekilde ritmini hızlandırdı ve biraz soluk soluğa:

"İyi akşamlar!"dediğimde,görüşeceğim adamın bu halimi basamakların dik olmasına yoracağını umdum.

Bir süre cevap bekledim ve bu arada kendimi iyice toparladım.Tekrar kendim konuşmak zorunda kalınca, sesim artık kendinden emin ve buz gibi çıktı:

"Adım Cemil Caymaz.Mahir Özden'le görüşmek istiyorum."

Önce zincirin tatsız şıkırtısı duyuldu, ardından kapı genişçe açıldı ve orta boylu yaşlıca bir adam,uzanıp girişteki ışığı yakarken, heyecandan boğulan bir sesle:

"Cemil, oğlum..."diyerek bana doğru hamle etti.

Anında geri çekilip, adamın bana dokunmasını önleyince, karşımdaki hemen mahcubiyetle duraksadı ve gerisin geriye daireden içeri girdi:

"Buyur, gel.İçeri gir.Ben...şaşırdım biraz...beklemiyordum."diye kesik kesik mırıldandı.

Gerçi ben de şaşkındım.Çocukluğumdaki Mahir amca aklımda bir dev gibi yer etmişti, oysa kapı ağzındaki yetmişlik ihtiyarın, pek de çökmüş görünmemekle beraber, devlikle alakası yoktu.Saçları iyice dökülmüş,biraz göbeklenmiş sıradan bir adamdı işte.Beni yıllarca kandırmış bir adam.Yüz hatlarını çoktandır pek hatırlamasam da, o olduğundan emindim.Yine de, biraz da yerini bilsin ve masum ayaklarındaki "oğlum" falanı kessin diye:

"Mahir bey siz misiniz?"diye sertçe sordum.

"Tabi oğlum...Şey, affedersiniz Cemil bey..."diye geveledi Mahir amca.İyi.Bu iyiydi işte.Biraz da o kıvransın.Daha bana hesap verecekti.Beni habersizce terk etmenin, her türlü zalimliğin ve pisliğin içinde debelenmemin, bir daha kimseye güvenle bakamamamın hesabını...

Küçük antreye adım atınca ayakkabılarımı çıkarsam mı diye durakladığımı anlayan adam:

"Hayır, hayır, çıkarma.Zaten yarın kızım gelip, temizlik yapacak."diyerek beni ufak, ama derli toplu bir salona yönlendirdi.

"Gerçi ben hala her şeyime yetiyorum, ama geçen sene annesini kaybettiğimizden beri, illa haftada bir gelip temizliğimi, yemeğimi yapmadan içi rahat etmiyor, Allah razı olsun."diye, sessizlikten korkar gibi söylenmeye devam etti adam.

Bu neydi şimdi?Sempatimi kazanıp, beni yumuşatmaya mı çalışıyordu...Eğer öyleyse, çabası boşunaydı...Kendisi zamanında bana acımış mıydı ki...Neyse,yine de soğuk soğuk:

"Başınız sağ olsun."deyip, bana işaret etmiş olduğu koltuğa yerleştim ve daha fazla oyalanmaya gerek duymadan konuya girmeye karar verdim:

"Mahir bey,burada geçmişimi öğrenmek üzere bulunuyorum.Araştırmalarıma göre beni yetimhaneye bırakan sizsiniz.Bir kaç yıl boş umutlarla kandırıp, sonra ortadan kaybolan da sizsiniz.Şimdi lütfen, hiçbir şeyi atlamadan, bildiğiniz her şeyi anlatın.En azından bana bu kadarını borçlu olduğunuzu sanıyorum."

KARANLIKTAN ÇIK ! ("YÖRÜNGE" SERİSİ 2) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now