YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

3.7K 415 167
                                    

MERHABA KIZLAR!SİZLERİ CİDDEN ÖZLERİM VE BU AKŞAMKİ RANDEVUMUZU SABIRSIZLIKLA BEKLEDİM.UMARIM HEPİNİZ ÇOK ÇOK İYİSİNİZ.

BU BÖLÜMÜ BİR GEÇİŞ OLARAK KABUL EDİN LÜTFEN.BİR DAHA Kİ BÖLÜM SİZLERİ GERÇEKTEN ŞAŞIRTIP, MUTLU EDECEK,SÖZ VERİYORUM.

KEYİFLİ OKUMALAR


                               YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

CEMİL

Yaklaşık bir saat spor odasında kaldıktan sonra duş aldım ve ardından bir kupa kahveyle koltuğa yayılıp, hayatımda büyük değişikliklere yol açan son beş günü gözden geçirmeye başladım.Normalde oldukça sakin, düzenli ve rutinlere dayalı yaşantım, bir anda fırtınaya yakalamış gibi çılgın iniş çıkışlarla sakin yörüngesinin dışına savrulmuştu.İçimde ne kadar bastırılmış duygu varsa, sanki hepsi birden zincirlerini koparmış, beni bir o yana, bir bu yana sendeletip, duruyordu.Zaten Mine'yle tanıştığımdan beri kendimi tanımakta güçlük çekiyordum.Normal ben, güçlü iradeli, disiplinli ve kontrollü biriydim.Ama o kızın hayatıma girmesiyle sanki içimden ikinci bir benlik baş göstermişti.Mine'ye baktıkça evrenin tüm renklerini gören, onu düşündükçe, var olan tüm duygularla başı dönen ve her şeyden öte, başkaları için normal, ama bana her zaman erişilmez görünen, yarınları için mutluluk hayalleri kurabilecek ikinci bir Cemil'le yüzleşmiştim.Düşününce aslında kendimi pek de tanımadığımın farkına varıyordum.Belki de sadece müziğin dışında, neyi seviyorum, neyi istiyorum, bilmiyordum.Her zaman önceliğim, yapmam gerekeni en iyi şekilde yerine getirmek olmuştu.Ve işte, özellikle şu son günlerin depremi belki de  gerçek kimliğimin ortaya çıkmasına sebep olmuş, ruhumu alt üst etmiş, ama aynı zamanda  tuhaf bir şekilde zenginleştirmişti.

Kafamı zorlukla toparladım ve alıştığım şekilde durum analizine giriştim.

Cumartesi günü, tedirgin bir umutla Mine'yi onun için düzenlediğim muayenehaneye götürmüştüm ve neyse ki, her şey düşündüğümden daha iyi geçmişti.

Pazar günkü piknik ise tek kelimeyle harikaydı bana göre.

Ne var ki pazartesinin getirisi oldukça moral bozucuydu.Doğumum ve ilk yıllarımın gizemi aydınlanmıştı gerçi, ama ufacık bir umut ışığı olan annemi bulma olasılığının dışında, yüzleştiğim gerçeklerle pek de mutlu olmamıştım.Artı o gün, bir de sapığımın tehdidini sunmuştu bana.

Ve salı günü...Tanrım, yaşadığım o katıksız dehşeti, canımı yakan kaybetme korkusunu ömrümce unutmayacağımdan emindim.Sadece hatırlamam bile kalbimin sıkışmasına neden oluyordu.Bu nasıl bir şeydi böyle?Evet, aşkın varlığını hiç inkar etmemiştim.Nihayetinde milyarlarca insan buna ezelden beri tanıklık etmiş, yüzyıllardır sanatın her türü bu duyguyu yüceltmişti.Ama bir anda tüm hayatının, varlığının, ruhunun ve kalbinin tek bir insana bağlandığını, onsuz belki de var olamayacağını bizzat yaşayıp, kabul etmek başka bir şeydi.Üstelik kendimin asla böyle hissedebilecek duyarlılığa sahip olduğuma ihtimal bile vermezken.Ve kötü başlayan salı, bana bunun kanıtını sunmakla kalmamış, bitiminde bana sevgilimin ilk öpücüğünü de hediye etmişti.Aynı zamanda anlamını da yeniden tanımlamıştı.Öpücük, bugüne kadar olduğunu sandığım ve önemsemediğim o yavan dudak teması asla değildi.Sevdiğinle öpüşmek iki ruhun birbirini sarmalamasıydı, birbirini tutuşturması ve birbirinde erimesiydi.Yani tek kelimeyle muhteşem bir şeydi.

Ve çarşamba, yani bugün...Artık bir sevgilim vardı.Onu kucaklama ve öpücükler kondurma hakkına sahiptim.Bu sabah bu hakkımı sonuna kadar kullandım.Zaten ona her fırsatta dokunmadan duramıyordum.Kolayını bulsam içimde bir yerde saklardım onu.Kimseyle paylaşmazdım.Çok mu bencildim acaba, yoksa aşkın doğasında mı vardı?Bu kadar sahiplenici olmam normal miydi?Eğer değilse, kendimi frenleyebilir miydim?Onu seven o kadar çok insan vardı ki...

KARANLIKTAN ÇIK ! ("YÖRÜNGE" SERİSİ 2) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now