ON DOKUZUNCU BÖLÜM

3.7K 428 117
                                    

AYNI GECEDEN TEKRAR MERHABA!ÖNCEKİ BÖLÜMDE İNANILMAZ BİR SİNİR HARBİ YAŞADIM VE BELKİ BÖLÜM BEKLEYEN SİZLERE DE YAŞATMIŞ OLDUM.BÖLÜM GEÇ YAYIMLANDI VE YORUM YAPILAMADI.NE VAR Kİ BU DURUM TAMAMEN WATTPAD KAYNAKLIYDI VE EN ÇOK ÜZÜLDÜĞÜM NOKTAYSA, O ZEVKLİ YORUMLARINIZDAN MAHRUM KALMAM OLDU.

UMARIM BU EKSTRA BÖLÜMLE BENİ AFFEDERSİNİZ VE YORUMLARINIZI BOL TUTARSINIZ.CİDDEN ÇOK MUTLU OLURUM.

VE YİNE UMARIM BU SEFER KEYİFLE OKURSUNUZ!;)


                           ON DOKUZUNCU BÖLÜM

MİNE

Rüyamda Cemil avucumu öpüyordu.Sıcacık dudaklarının tenimde bıraktığı his muhteşemdi.Çok mahremdi, çok özeldi, çok...gerçekçiydi...Bu, dün gece düşlediğimden de güzel bir duyguydu.İçimi kaplayan keyifle, rüya da olsa, bu fırsatı değerlendirmek istedim.Onu tanıdığımdan beri ellerimi o güzelim saçlarının arasından geçirmek için ölüyordum.Tam da önüme eğilmiş başı, beni hemen, şu anda bu isteğimi gerçekleştirmem için adeta davet ediyordu.Eh, rüyada her türlü kısıtlama da geçersiz olduğuna göre, daha fazla düşünmeden, boşta duran sol elimi kafasına doğru uzattım.Ne var ki elim hedefine ulaşamadan yarı yolda engellendi.Hem de acı verici bir şekilde.Şaşkınlıkla durakladım ve elime saplanmış iğneden çıkan incecik hortumun ulaştığı başucumdaki serum torbasına bakakaldım.

Aklımın, tekleyen bir motorun nafile çabası misali, kesik kesik görüntülerle dolmaya başlamasıyla, aslında gerçekliğin tam da ortasında olduğumu idrak ettim.

Benim hareket ettiğimin farkına varan Cemil, kafasını kaldırıp, kaygı akan şefkatli gözlerini bana dikti:

"Kendini nasıl hissediyorsun tatlım?"diye sordu adeta içimi okşayan bir sesle.

Tanrım, cennetteymişim gibi hissettiğimi nasıl söyleyebilirdim ki...Dudaklarının ateşli temasının, sıcak ilgi dolu bakışının ve yumuşacık sesinin beni benden aldığını itiraf edemeyeceğime göre:

"İyiyim."demekle yetindim.

Sesim muhtaç ve soru sorar gibi çıkmıştı.Bu yakınlığı sadece suçluluk duygusundan mı ileri geliyordu?Yaralıya duyulan acıma?Ya da acaba...bana değer vermeye mi başlamıştı gerçekten?

Çünkü bir an için öyle hissettirmişti...Değerli ve kıymetli...

Cemil isteksizce elimi bıraktı ve:

"Ben uyandığını hemşireye haber vereyim."deyip, hızla odadan çıktı.

Oda hastane odasıydı tabi.Kafam yavaş yavaş netleşiyor, olayları sıraya koymam kolaylaşıyordu.

Bu sabah evden her zamanki saatte çıkmıştım.Biraz dalgındım belki, aklım Ece'yle yapacağım konuşmadaydı, ama yine de yolun karşısındaki otobüs durağına geçmek için dikkatle iki tarafa bakınıp, sonra asfalta adım attım.Ne var ki daha yolun ilk çeyreğine varamadan, nereden çıktığı belli olmayan koyu renk bir arabadan yediğim şiddetli darbeyle,gerisin geriye savruldum ve başım tam da kaldırımın başlangıcıyla buluştuğunda, bilincimi kaybettim.O bulanık birkaç saniyeden aklımda kalan tek şey öfkeli bir tıslamaydı:

"Ondan uzak dur."

Daha sonrası pek net değildi.Ara sıra kendime gelip, yine bayılıyordum muhtemelen, çünkü bölük pörçük, aşina yüzlü bir adamın beni taşıdığını, hastane girişinde sedyeye alındığımı, röntgen odasını, doktor ve hemşireleri, hep karışık bir rüyadaymışım gibi hatırlıyordum.Ya da kabus da diyebilirim, çünkü bütün bu zaman zarfında inanılmaz acı çekiyordum.Tam olarak neremin acıdığını ayırt edemeyecek kadar her yerim sızlıyor, batıyor ve yanıyordu.

KARANLIKTAN ÇIK ! ("YÖRÜNGE" SERİSİ 2) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now