BEŞİNCİ BÖLÜM: "HAPİSHANEDE ANLAŞMA"

10.2K 724 166
                                    


Nasıl bu hale geldik hiçbir fikrim yoktu. Ulaş Eroltu ile karşılık salondaki yemek masasına oturmuş, önümüzde kitaplar açık bir şekilde birbirimize bakıyorduk. Lale Hanım yeğenini görür görmez evin kapısını kilitlemiş ve merdiven başına adeta kamp kurmuştu. Ulaş Eroltu'nun kaçmak için herhangi bir yeri kalmamıştı. Yeşil gözlerini mutsuzlukla kısmış, dirseğini masaya çenesini avucuna yaslamış bir şekilde duvardaki aile portresine bakıyordu, ben ise elimdeki kalemi çevirip şuan hiç canımın almadığı fizik notlarına bakıyordum.

"Hadi, başlayın artık." dediğinde Lale Hanım diğer taraftan problem-sapık çocuk iç geçirdi.

"Beni eve kilitlediğine inanamıyorum." Elleriyle kendini itip başını arkaya itti ve tavana bakmaya başladı. Lale Hanım'ın merdiven başında güldüğünü hissedebiliyordum.

"Başka çarem yoktu, senin de artık yok, değil mi? Bugün o ilk ders işlenecek. Namverân'ı dikkatli dinlesen iyi olur. Ben üst kattayım. Hiç boşuna uğraşma camları da kilitledim açamazsın. Üst kata gelirsen de duyarım. Eh, size iyi dersler!" Güldü ve üst kata çıktı.

Lale Hanım'ın ayak sesleri kaybolunca Ulaş Eroltu hemen ayaklanıp pencereye koştu ve onu açmaya çalıştı ama tıpkı Lale Hanım'ın dediği gibi pencereler açılmıyordu.

"Dediği gibi kilitlenmiş," diye söylendi anında. "of teyze!"

İç geçirip elimdeki kalemi masaya bıraktım ve çantamdan kitabımı çıkardım. Ulaş Eroltu'nun gözleri benim üzerimdeyken kitabı okumaya başladığımda alaylı bir şekilde güldüğünü duydum. Hınçla kendini atmış olduğu koltuktan kaldırıp karşıma geçti.

"Bunların hepsi senin suçun biliyorsun, değil mi?" Yeşil gözleri suçlar şekilde beni bulduğunda gözlerimi ona çevirip kaşlarımı kaldırdım.

"Beni suçlayacak son kişi sensin. Sen bu kadar sorumsuz ve serseri birisi olmasaydın ben şuan bu salonda oturmak yerine odamda, kendi yatağımda uyuyor olurdum."

"Bana suç atmaya kalkma 'Nam!" Bir anda gıcık olduğum şekilde seslenince bana kitabı sertçe masaya bıraktım. Ellerini masaya dayamış, suratını bana doğru eğmişti, bende onu taklit ettim.

"Bana sakın 'Nam' demeye kalkma!"

Benim tepkim hoşuna gitmiş olacak ki gülümsedi ve doğrulup parmaklarıyla kafama çimdik attı. "Bu kadar şirin bir isimden neden nefret ettiğini anlayamıyorum, 'Nam."

Göğüs kafesimin içinde kalbim sinirle atarken işaret parmağımla onu işaret ettim ve masanın üzerine adeta çıkarak ona uzandım. "Tekrar ıslak havluyla dövülmek ister misin?"

Islak havluyu ve o günkü koşuşturmayı hatırlamış olacak ki yeşil gözleri kısıldı. Eliyle parmağımı kenara itti. Şimdi o da bana doğru eğilmişti. Boynuzlarını tokuşturan iki inatçı keçi gibi duruyorduk o an. "Onun hesabını sormadım hala senden."

"Hah," dedim kötü kadın gülüşü atarak. "sen mi benden hesap soracaksın?" Masadan inip sandalyeme geri oturdum ve bacak bacak üzerine attım. "Hayal görme istersen, ha?"

"Senin gibi küçük bir kız beni durduracak ha?" Kaşlarını kaldırdı ve o da sandalyesine geri oturdu. "Sanırım hayal gören kim anlaşıldı."

"O küçük kız daha birkaç gün önce seni ölümüne dövüyordu?" Omuzlarımı silktim. "Bu durumda egonu tatmin etmeye çalışmanı anlamıyorum. Durup tüm gece senin saçmalıklarını dinlemek zorundayım şimdi!"

"Hey," dedi eliyle masaya vurarak. "bu gece buraya gelmek senin hatan esmer çikolata."

"Beni bir şeye benzetme!" diye tısladım. "Ayrıca asıl senin bu kadar erken saatte evde olman hata. Anlaştığımızı sanıyordum."

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin