YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ÖZÜRLER UTANÇTAN GELMEZ"

7.8K 588 148
                                    

 ♤  Multimedya'daki çalışma için @Limoncann 'a teşekkür ederim. Profilindeki çalışmadan benimle yaptığı röportaja da ulaşabilirsiniz. ♣


Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Makber'i ve dolaylı yoldan Bediz'i başıma bela almamla işler sarpa sarmıştı. Şimdi ne yaparsam yapayım Panda'nın peşimi bırakmayacağının farkındaydım, üstelik peşinden de o garip kızı sürükleyecek, okul koridorlarında beni takip edecekti. Bir anlık titremeyle yüzümü ekşittim. Ondan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum, sürekli onu tersliyor ve görmezden geliyordum ama buna aldırıyor gibi durmuyordu. Tam bir mazoşiste benziyordu, ona işkence etmemden zevk alır gibi peşimden geliyordu.

Telefonumu çıkarıp saatime baktım, dört buçuğa geliyordu. Lale Hanım bu saatte evde olacağını söylediğinden Eroltu evine doğru ilerledim. Artık biraz daha büyümüş Caelo'yu alıp veterinere götürmem gerekiyordu. Karnesini çıkartma zamanı gelmişti, böylece küçük kızım daha fazla sahipsiz olmayacaktı. Ulaş Eroltu'nun evde olduğunu pek fazla düşünmüyordum çünkü genelde bu saatlerde Orion'da oluyordu. Orion'da olmasa bile evde fazla duran birisi değildi, belki de sevgilisinin yanına gitmişti. Bu benim yararıma olurdu, onu görmek zorunda kalmazdım böylece.

Eroltu evine varınca zile bastım, hava biraz sıcak olduğu için hırkamı çıkarıp belime bağlamıştım. Hiç beklemediğim bir şekilde altında şortu, üzerinde askılısı, başında da bandanası temizlik havasına girmiş bir Lale Hanım ile karşılaşınca istemsiz kaşlarımı çattım. Kulağındaki kulaklıkları çıkardı ve kocaman gülümsemesiyle kapıyı ardına kadar açtı.

"Namverân!" dedi nefes nefese. "Hoş geldin! Hangi rüzgâr attı seni?"

"Rahatsız mı ettim?" diye sordum hafifçe ara kapı açık olduğu için dağınık evin içine bakınarak.

"Yok hayır, sadece temizlik yapıyordum. Tek boş günüm bugün, bir davanın sonuna geldim böylelikle biraz zamanım vardı bende temizlik yapayım dedim." Elinin tersiyle alnını sildi. "Gelsene."

"Yok teşekkür ederim, Caelo'yu alıp gideceğim, hiç girmeyeyim." Biraz mesafeli olmaya çalışıyordum ve Lale Hanım bunun farkındaydı, yeğeni ile tartıştığımızı biliyor olmalıydı. Bize yemeğe geldikleri akşma bunu gayet hissettirmiştik.

"Caelo yukarıda, Ulaş'ın odasında. Süpürge sesinden çok korkuyor diye oraya koydum. Gidip oradan alabilir misin, malum benim..." Kaldırıp eldivenler geçirmiş olduğu köpüklü ellerini işaret etti. Kafamı onaylar şekilde salladığımda mutlu oldu ve kafasıyla üst katı işaret etti. "Taşıma sepeti de Ulaş'ın odasında, hemen pencere kenarında. Girince direk görürsün zaten."

Ayakkabılarımı çıkarıp eve girdim, Lale Hanım kapıyı ardımdan kapatıp giymem için kenarda duran terlikleri işaret etti. Onları ayağıma geçirip salona geçtiğimde her yerin dağılmış olduğunu gördüm. Lale Hanım da benim tarzımda bir insan gibi duruyordu. Temizlik yaptığında en ince ayrıntısına kadar yapmazsa içi rahat etmiyordu büyük ihtimalle. Çünkü bütün dolapları boşaltmış, bütün kitapları aşağıya indirmiş, örgü malzemelerini toplamış, fotoğraf çerçevelerini koltukların üzerine koymuştu. Mutfaktaki dolaplar boşaltılmıştı, köpüklü ellerini ve köpükle dolu leğeni sayarsak büyük ihtimalle mutfak dolaplarını siliyordu. Parıldayan merdiven basamaklarından üst katı temizlemeyi bitirdiğini anlayabiliyordum.

BULUTLAR DA AĞLARWhere stories live. Discover now