YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "KURDUĞUMUZ İLK BAĞ"

7.9K 608 169
                                    

                                                                        Bölüm şarkısı;

                                           Penguin Research - Button [ReLife Açılış Şarkısı]

Günler geçtikçe Makber'in sıkılacağını ve eski haline döneceğini düşünmüştüm ama öyle olmamıştı. Bu yeni düşünceli ve ağır başlı hali hoşuma gitmeye bile başlamıştı aslında. Eski gürültücü halinden eser yoktu, benim yanımdayken sürekli kendine dikkat eder olmuştu. Yine de tüm bunlara rağmen Bediz ile Güneş'i etrafımda tutmaktan bir türlü vazgeçmemişti. Bediz o garip erkek arkadaşlarının yanında değilken bizimle birlikte oturuyor ve genellikle uyuyordu. Güneş ile Makber ise benimle birlikte ders çalışıyor ve neredeyse duyulmayacak bir fısıltıyla bir şeyler hakkında konuşuyorlardı.

Makber'in Güneş'e bir tuzak kurmasını filan beklemiştim uzun süre ama o, oldukça dost canlısı davranarak beni şaşırtmıştı. Herkes gayet iyi anlaşıyor gibiydi. Hatta Bediz ile Güneş bir akşam eve beraber yürümüştü. Bir ara Makber ile Bediz'i Güneş'in bacaklarına bakarken yakalamıştım, ki bu oldukça garip bir durumdu. İkisi Güneş'in bacaklarının ne kadar güzel olduğundan bahsederken Devekuşu utancından saçlarıyla suratını kapatmış, Makber ise şirin gözüktüğünü söyleyerek yanaklarını mıncıklamak istemişti. Bediz'in çözemediğim birkaç huyu vardı. Takıldığı kızlar biz gibiydik çünkü başka kızlarla anlaşamıyor gibiydi. Onun dışında sürekli erkek arkadaşlarıyla futbol oynuyor, eteğinin altına eşofman giyiyor, bir hoca çıkartmasını söyleyince karşı çıkıyordu. Sıla Hoca ona neden pantolon almadığını sorduğunda babasının zorla giydirdiğini söylemiş ve hoca üzerine gidince de Ay'da yaşayan tavşanlardan bahsetmeye başlamıştı.

Banklardan birine oturmuştuk, ben kahvemi içiyordum, Makber ise bitmiş çikolatalı süt kutusunu buruşturmakla meşguldü. Bediz hemen önümüzde betona oturmuş, Güneş'in itirazlarını dinlememişti. Onlar bir şeyler hakkında konuşurken benim aklımda bugün Ulaş Eroltu ile yapacağımız ders seansı vardı. Artık daha iyi anlaşıyor olduğumuzdan boş boş oturduğumuz bu saatlerde farklı bir şey denemek istiyordum. Bunu da nasıl yapacağımı biliyordum: bugün Ulaş Eroltu'ya ciddi bir şekilde ders anlatacaktım. Nasıl bir tepki vereceğini, dahası konuyu çabucak kavrayıp kavrayamayacağını merak ediyordum. Bu akşam bunu test edecektim.

Ben zihnimde bunları düşünürken bir top gelip Bediz'in sırtına çarptı. Gözlerim onun arkasına kayarken pis pis gülen oğlanların suratını hemen tanıdım. Bunlar hem Murat'ın arkadaşlarıydı, hem de Bediz ve arkadaş grubuyla sürekli kavga ediyorlardı.

"Pişt, erkek fatma!" diye bağırdı oğlanlardan fazlaca kasılanı. Çirkin olmasına rağmen kendini oldukça yakışıklı zannediyordu. Makber'in söylediğine göre - oğlanların hepsinin sosyal medya hesaplarını stalklamıştı- kızların kendisine bakıp durduğu ve kendisine hayran olduğuyla ilgili aşırı komik bir düşüncesi vardı. "Topu at devrem!"

"Gözün kaç numara senin, önündeki bir kız kör müsün?" Makber gıcık bir şekilde cevap verdiğinde oğlanlardan diğeri -ki bu da fazlasıyla uzun ve sivilceliydi- güldü. Makber bu çocuğun cildiyeciden cildiyeciye koştuğunu ama bir türlü sivilcelerine çare bulamadığını söylemişti. Söylediğine göre çocuğun suratıyla ilgili bir takıntısı varmış, en son sevgilisi sivilcelerinin çirkin olduğunu söyledi diye ağlamış. Makber'in insanları takip etmek ve onlar hakkında bir şeyler öğrenmek gibi garip zevkleri vardı, bunları gelip bize anlatmaya da bayılıyordu. İşin garibi hiç umurunda olmamasına rağmen Bediz büyük bir merakla dinliyor, "Öyle miymiş? Vay haspam... Uzaylı inek..." gibi tepkiler veriyordu. Güneş ise dinlemek istemiyormuş gibi izlenim vermesine rağmen saçlarını kulaklarından çekip pür dikkat Makber'in anlattıklarını dinliyordu.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin