ALTMIŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "MİNİ MİNİ MİNE"

4.7K 546 39
                                    

Bölüm şarkısı;

Buono! - Kokoro No Tamago [Shugo Chara Açılış Şarkısı] (Çok sevimli bir animedir, yıllar sonra izlediğim ilk animelerden, tavsiye ederim.)


Sabah olduğunda bile annem benimle uğraşmaktan vazgeçmemişti. Kahvaltı hazırlarken, yemek yerken hatta konuşurken bile sevgilim olduğundan beri değiştiğimi söylüyordu. Hareketlerimin daha da kırıldığını, daha çok nazlandığımı ve içimdeki kocaman buzdağının eridiğini öne sürüyordu.

Tabii ki annemi dinlemiyordum ama ne zaman bana imada bulunsa utanmaktan kendimi alamıyor, yanaklarımın kızarmasına da engel olamıyordum. Doğduğum andan itibaren iki tane harika ebeveyn ile kutsanmış gibiydim. İkisi de daima bana saygı duymuş, sorularımı dinlemiş, her daim bana cevap vermeye çalışmış, asla beni küçümsememiş, bilgili, fikir sahibi bir birey olmam için çabalamıştı.

Vaktimin çoğunu babam ile birlikte geçirmiştim, bir sıkıntım olduğunda 'Anne!' diye değil, 'Baba!' diye ağlardım. Bu yüzden onu kaybettiğimde sadece babamı değil, en yakın arkadaşımı da kaybetmiştim. Annem bu süreçte her zaman dik durmaya çalışmıştı ve benimle olan iletişimini güçlendirmeye, babamın eksikliğini hissettirmemeye çalışmıştı. Artık ne kadar yakın olsak da, bir şeyleri konuşabiliyor, annem bana, yeri geldiğinde ben anneme akıl verebiliyor olsam da o sonuçta benim annemdi. Erkek arkadaşımdan bahsetmesi beni geriyor ve utandırıyordu.

Büyükannem burada olsa buna güler ve adım kadar eminim ki bana annemden daha çok takılırdı.

Menekşe kokulu büyükannem.

Yokluğundan burnunuzun direği sızladığı birisini hatırladığınızda yaptığınız şeyi yaptım: derin bir nefes aldım ve hafifçe gülümsedim. Her şeyin güzel olması için çabalamak, değişime kucak açmak büyükannemi onurlandırmak için yapabileceğim tek şeydi. Bu yüzden geçmişe takılmamam gerekiyordu. Önüme bakmalı ve her ne olursa olsun doğru olduğuna inandığım şey için mücadele etmeliydim.

Şuan için benim doğrum, Ulaş'ı bu mücadele yalnız bırakmamaktı. Bu yüzden o ne derse desin kesinlikle özel ders verecektim. Belki biraz daha tartışırdık, biraz daha surat asardı ama en sonunda boyun eğeceği kesindi. Sonuçta ben Namverân'dım!

"Nam!" diye seslendiğinde annem odasından, ağzımda diş fırçasıyla birlikte yanına gittim. Aynanın karşısına oturmuş saçlarıyla uğraşırken gözleriyle telefonunu işaret etti.

"Şimdi Gülseren ile konuştum. Eğer bugün müsaitsen seninle konuşmak istiyor, tanıdığı birisinin özel ders vermesini daha çok istermiş."

"Harika." dedim yavaşça, macunu ağzımdan fışkırtmamak için.

"Bugün onlara uğra da bir konuş."

Baş parmağımı kaldırdım ve banyoya geri döndüm. Ağzımı güzelce çalkaladıktan sonra Ulaş'a, öğleden sonra birde buluşmak üzere mesaj yolladım. Annem bugün arkadaşlarıyla görüşecekti o yüzden ancak akşam görüşebilecektik.

"Anne," dedim hızlıca yanına geri dönerken. "Gülseren Teyze'nin kızı mı vardı oğlu mu?"

Annem saçını yapmayı bitirmiş, çıkmadan önce rujunu sürerken, "Niye sordun?" dedi. Sırıttı ve rujla beni işaret edip "Bir günde beyci mi oldun sen?" dediğinde ise sinirle nefesimi dışarıya verdim.

"Anne!"

"Tamam yahu kızma." Güldü. "Gel seni ben bırakayım. O tarafa doğru gidiyoruz zaten." Rujun kapağını kapatıp çantasına attı ve ayağa kalktı. "Kızı var iki tane."

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin