YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "İLK ARKADAŞLARIM"

7.6K 576 171
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Makber'in bana hediyesi garip bir şekilde üzeri Slytherin baskılı bir kupa ve bardak altlığı idi, sanırım kendisi Slytherinli olduğumu düşünüyordu. İnsanların gözünde gıcık bir Slytherinli gibi görünmem beni rahatsız etmiyordu ama kendimi garip bir şekilde gülerken buldum. Neden bana bunları aldığını anlamamıştım, ben ondan hediye filan istememiştim üstelik.

Okuldaki günüm garip başlamış ve garip bir şekilde bitmişti. İki arada bir derede olduğumuz matematik testinden, büyükannem hastalandığı için oldukça düşük almıştım ve artık sınıfta bir bayram havası vardı. Herkes benim düşük not almamı kutluyor ve kola şişelerini birbirine tokuşturuyordu. Benim oldukça düşük not almamın yanı sıra Güneş fazlaca yüksek bir not almış, sonrasında kendisine dik dik bakan sınıfa bir daha yüksek not almayacağını söyleyip özür dilemişti. Sınıfın neden bu kadar büyük tepki verdiğini anlamıyordum, sınav bile değil, alt tarafı bir testti sonuçta. Sıla Hoca sunum ödevlerimizin notlarını açıkladığında ise bu bayram havası adeta mateme dönüştü çünkü en iyi notu Güneş ile benim almam yetmiyormuş gibi Sıla Hoca sözde diğerlerini hırslandırmak için bize birbirine uyumlu iki tane kupa almıştı. Neden böyle bir şey yaptığını bilmiyordum ama kupayı resmen parçalamak istemiştim. Üzerinde küçük, sevimli bir kırmızı panda olan kupamdaki hayvan elini sola doğru uzatıyordu ve Güneş'in kupasındaki su samuru kendi elini sağa uzatıp onu tamamlıyordu. Böyle bir kupa alacak olsam kesinlikle ilk seçeneğim Devekuşu olmazdı ama Sıla Hoca kupaları elimize verdikten sonra öyle mutlu görünüyordu ki, hediyeyi reddetmeye fırsatım bile olmamıştı. Tek umudum sinirlenmiş bir öğrencinin gelip kupamı kırmasaydı. Sırf bu amaçla kupayı gün boyu sıramın üzerinde bırakmıştım ama kimse değil kırmak, zarar vermek için bile eline almamıştı. Aksine herkes kupaların üzerindeki hayvanları oldukça şirin bulmuş ve onlara zarar vermemeye karar vermişti, odaklarında ise biz vardık, pis pis bakmak onlar için yeterli gibiydi.

Okul bittiğinde kendimi oldukça bitkin hissediyordum. Sapık Panda'nın takipçi edasıyla bana hediye vermesi yetmiyormuş gibi bir de Devekuşu'nun utangaç bakışlarıyla uğraşıp duruyordum. Okul bahçesinde ilerlerken resmen uzun saçlarının arasından kupasının olduğu kutuya sarılıp bana bakıyordu.

"Ne dersin, sana aşık olabilir mi?" diye bir ses duyduğumda kafamı çevirdim. İstediğim tek şey yalnız kalmakken hemen solumda sabah kafama top atılmasına neden olan o garip kızı gördüm. Bir yandan burnundaki hızmasına vururken Devekuşu'nu kesiyordu. "Belki de içten içe sana karşı duyulamaz hisleri vardır ve bunlar öyle yorucu hislerdir ki tek çareyi seninle arkadaş olmakta bulmuştur." Dudaklarını sarkıttı. "Ya da belki de aslında psikopat bir seri katildir ve sıradaki kurbanı sensindir, ne dersin?"

"Neden buradasın?" Durup vücudumu ona çevirdiğim de kız hızmasıyla uğraşmayı bıraktı ve oldukça tembel bir surat ifadesi yapıp baş parmağıyla arkasını gösterdi.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin