1.Bölüm

190K 6.5K 3K
                                    

Selam! Uzun bir aradan sonra yepyeni bir kitapla karşınızdayım! İlk kitabımı okumayanlar için söylüyorum: Bu benim ikinci kitabım. Diğer kitabıma 1,5 yıl önce final yapmıştım. İlk kitabımı-Okuldaki Meteor-12 yaşımda yazmaya başlamıştım ve fazlasıyla acemiydim. Şimdi ise 16 oldum ve daha düzgün yazacağımı umuyorum.

Ne kadar okunur, ne kadar sevilir bilmiyorum ama ne olursa olsun severek yazdığım bir kitap oluyor. Umarım beğenirsiniz.

Bi Öyle Bi Böyle kitabıma da bakarsanız çok sevinirim❤️

Okuldan çıktıktan sonra hızlı adımlarla çalıştığım kafeye ilerledim. Dersin sonunda sınıf arkadaşıma anlamadığı matematik problemini anlattığım için geç kalmıştım.

Paldır küldür içeri girdiğimde müşterilerin gözünün bana döndüğünü hissettim. Daha düzgün hareket ederek çantamı ve montumu askılığa astım.

Tezgahın arkasına geçip önlüğümü takarken Hale yanıma gelip "Melike abla birkaç saattir burada olmadığı için şanslısın. Geç kaldığını görseydi sinirlenirdi çünkü bugün aşırı kalabalığız." deyince derin bir nefes aldım.

Melike abla buranın sahibiydi ve genellikle başımızda dururdu. Burada çalışanlar sabahtan belli bir saate kadar okulunu bitirmiş insanlardan, o belli saatten akşama kadar da lise ve üniversite öğrencilerinden oluşuyordu.

"Doğru ya, son sınıfların sınavları başladı." diye hatırlattım kendi kendime. Kafe okulun bir alt sokağındaydı ve burada genelde bizim okulun öğrencileri olurdu. Özellikle son sınıflar, ertesi gün sınavları varsa hep buraya gelirlerdi.

"Dırdır yapmayın da işinizin başına geçin. Millet aç aç bekliyor orada." Üniversite ikinci sınıfa giden huysuz abimiz Doğukan vardı bir de.

"Tamam Doğukan abi, kızma." dedikten sonra not defterimle birlikte tezgahın arkasından çıktım ve havaya kalkan bir el görmeye çalıştım. Birden fazla görüyordum.

Kitaplardan başlarını bile kaldıramayan son sınıflar, genellikle sadece içecek söylüyordu. Belki de yanında küçük bir pasta dilimi.

Siparişleri içeri söyledikten sonra birinin bir ihtiyacı var mı diye etrafa bakındım ama herkes işiyle ilgileniyordu. Parmaklarımla oynarken Hale yanıma gelip "Seninki geldi nihayet." deyince elimde olmadan kapıya baktım. Arkadaşlarıyla birlikte gülüşerek içeri giriyordu ve fazlasıyla rahattı. Okul kıyafetinin üstüne kırmızı bir sweatshirt giymişti ve o an ona en çok yakışan rengin kırmızı olduğunu anlamıştım.

Kendime gelince bakışlarımı Hale'ye çevirdim ve "Seninki deme şuna. Benim falan değil o." dedim.

"Henüz senin farkında bile olmadığı için olabilir mi acaba? Bir kere de sen alsan şu masanın siparişini?" O masanın siparişini sürekli Hale'ye aldırıyordum çünkü ben almaya kalkışsam kesinlikle bir şey yapıp rezil olurdum.

"Olmaz. Seninle bir anlaşmamız var." dediğimde homurdanarak onların bulunduğu masaya gitti. 4 erkekten oluşuyorlardı. Bazen de yanlarında bir kız oluyordu. Onun içlerinden bir çocuğun sevgilisi olduğunu biliyordum çünkü genelde sarmaş dolaş oluyorlardı.

Baran, nam-ı diğer benimki, sıcaklayıp sweatshirtünü çıkardı ve çantasından kitapları çıkarırken aynı zamanda sipariş vermeye çalışıyordu. Kafası bir çantasına, bir de Hale'ye dönüyordu. Kendi kendime güldüm.

Doğukan abi yanımdan geçerken "Deli olduğun konusunda kanıtlarım var artık." dese de umursamadım. Sadece Baran'ı izliyordum.

Hale siparişleri aldıktan sonra yanıma doğru yürüdü ama benim de sipariş almam gerektiği için başka masaya ilerledim.

5 NUMARAWhere stories live. Discover now