23.Bölüm

71.2K 3.4K 1.4K
                                    

"Ne arıyorsun burada?" diye sordum mesafemi korumaya çalışarak.

"Seninle konuşmak istedim." Baran'ın kampa gittiği gün karşıma çıkması beni biraz tedirgin etmişti. "Konuşacak bir şeyimiz yok bizim." deyip adımlarımı hızlandırdım ve uzaklaşmaya çalıştım ama tabi ki peşimi bırakmamıştı. "Mira, anlatacaklarım Baran'la da ilgili."

Baran'ın adını duyup arkamı döndüğümde birkaç adım atıp yanıma yaklaştı. "Maç günü Baran'ın sana değer verdiğini anlamıştım. Bu yüzden sana aramızın neden kötü olduğunu, psikolojik sorunlarım olduğunu anlattığını düşündüm ve senin ne düşündüğünü merak ettim."

"Doğru, anlattı."

"Lütfen benimle konuş. Benim bu durumumu akrabalarımdan başka bilen yok. Yakın olmadığım biriyle bu konuyu konuşmanın iyi gelebilir. Psikoloğa gitmek de istemiyorum. Hem seninle aynı yaştaymışız, birbirimizi daha iyi anlayabiliriz."

Yüzündeki acı çeken ifade ona acımamı sağlamıştı. Ufak bir konuşmadan zarar gelmeyeceğini düşünüp "Tamam ama en fazla 10 dakika." dedim.

"Teşekkür ederim." deyip arabasına yürüyünce "Şimdiden söyleyeyim, arabana binmem. Ya burada konuşalım ya da fazla uzaklaşmadan bir yere yürüyelim." dedim. Ona henüz güvenmiyordum. Kafeye de çağırmak istemiyordum çünkü çalıştığım yeri öğrenmesini istemiyordum.

"Tamam, biraz yürüyelim o zaman."

Çay bahçesi gibi bir yere girdikten sonra boş masalardan birine oturduk. İkimiz de çay söylemiştik. "Dinliyorum." dedim bir an önce bitmesi için.

"Ben o gün maçta yaptığım şey için çok pişmanım. Evet, Baran'ın canını yakmak istemiştim ama nefes alamayacağını hiç düşünmemiştim. O an onu öyle görünce içim gitti. Sonuçta o benim kuzenim, onu her ne kadar sevmesem de ona bir şey olmasını asla istemem." Dediklerinde samimi olduğunu düşündüğüm için gülümsedim. "Bunu anlaman gerçekten güzel. Onun yaptığı her şeyi yapabilmek zorunda değilsin. Sen de başka şeyler deneyip başarılı olabilirsin. Baran gerçekten senin iyiliğini düşünüyor."

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"

"Evet, herkesin farklı bir yeteneği vardır. Sen de kendininkini bulmalısın."

Çaylarımız bittikten sonra hesabı ödedik ve çay bahçesinden çıktık. Okula doğru yan yana yürürken birden beni durdurdu. Suratlarımız birbirine dönüktü ve ona ne yaptığını sorarcasına baktım.

"Gerçekten teşekkürler. Çok kısa sürdü ama ona rağmen güzeldi. Seninle konuşmak iyi geldi." Tedirginliğimi saklamak amacıyla yere bakarak gülümsediğimde bir elini yanağımda hissettim. Gülüşüm saniyeler içerisinde solarken "Ne yapıyorsun?" diye çıkıştım ve kendimi geri çektim.

"Özür dilerim, ben sanırım senden gerçekten etkilendim. Maçtan bu yana ilgimi çekiyorsun."

"Ben değil, bacaklarım ilgini çekmiştir." dedim o gün bana söylediği şeye göndermek yaparak.

"Biliyorum, haddimi aştım."

"Lütfen sadece yürüyelim." dedim ve adımlarımı büyüttüm. Bu işin içinden bir şey çıkacağını daha önceden tahmin etmeliydim.

Emre beni evime bırakmayı teklif etse de elbette kabul etmemiştim. Yanağımı ellediğinden beri içimde bir huzursuzluk vardı ve ne olduğunu çözemiyordum. Evet, rahatsız olmuştum ama huzursuzluğum bununla ilgili değildi.

Baran'dan (Birkaç saat önce)

Öğretmenler odaları ayarlarken ben de Hakan'la bir kenarda dikiliyordum. "Oğlum, bu hocalar bizi bilmem kaç bin soru çözdürüp süründürsünler diye mi para verdik?"

5 NUMARAWhere stories live. Discover now