46.Bölüm

52.5K 2.8K 697
                                    

Diğer bölüm için SINIR 210 OY.
İyi okumalar❤️

7,5 ay sonra

Avustralya.

Baran'ın gideceği ülke Avustralya'ydı.

Uzaklığı beni depresyona sokmuş olsa da, orada mutlu olabileceğini biliyordum. Gerek yaşam, gerek eğitim standartı oldukça yüksek bir ülkeydi. Mükemmel plajları ve kolay ulaşım olanakları vardı. Ayrıca okurken aynı zamanda part-time bir işte de çalışabilecekti.

Okulu şubat ayında açıldığı için, 12.sınıfın ilk dönemini okuduğum zaman Türkiye'deydi. Bu sırada vize ve evrak işleri ayarlanmıştı, İngilizcesi iyi olmasına rağmen işini garantiye almak için yaz tatilinde bir süre eğitim almıştı. Birkaç ay önce de IELTS sınavına girip İngilizcesinin yeterliliğini kanıtlamıştı. Artık resmen ismi okulun kayıtlarındaydı.

Haziranın sonunda-balodan günler sonra-üniversite sınavına giren Baran, bizi şaşırtmayıp sınava girdiği okuldan oldukça rahat çıkmıştı.

~

Baran'ın sınava girdiği okulun bahçesinde arabanın kaputuna popomu yaslamış, uyuşmasını göz ardı etmeye çalışıyordum.
Sema teyze ve Ekrem amcanın yanı sıra, annemler de buradaydı ve gergin bekleyişimiz saatlerdir sürüyordu. Bahçeye park edilen arabalar sokağa kadar taşarken bakışlarımı etrafta gezdirdim. Çevremizdeki insanlar da en az bizim kadar gergindi, yakınlarının sınavdan çıkmasını bekliyorlardı.

Pelin, Hakan'ın sınava girdiği okuldaydı ve Hakan'ın ailesinin yanında sınavın sona ermesini bekliyordu. Dakikalar önce attığı mesajla öğrenmiştim bunu.

Poyraz'la da haberleşmiştik, o da şu anda Melek'in sınavdan çıkmasını dört gözle bekliyor olmalıydı. Ege de son attığı mesaja bakılırsa Hale'yi bekliyordu. Hepsinin-Melek hariç-sınava girdiği okulun önünde bekleyemediğim için kendimi kötü hissetsem de bekleyenlerinin olması beni rahatlatıyordu.

"Dakikalar kaldı, dayanamayacağım sanırım." deyip bakışlarını gökyüzüne kaldıran Sema teyzenin yanına yaklaştım. O da hemen yan taraftaki arabasına yaslanmış, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Saatlerdir dua ettiğini biliyordum, hatta buradaki herkesin dua ettiğini biliyordum.

Koluna dokunduğumda bakışları bana dönmüştü. "Sema teyze, Baran'ı biliyorsun. Şu anda eminim ki yüzü gülüyordur."

Derin bir nefes alıp gülümsedi. "Haklısın. Umarım senin de seneye yüzün güler Mira."

Tebessüm etmekle yetindim. "Umarım."

Dakikalar sonra okul boşalmaya başladığında nefesimi tuttum. Bahçede bir hareketlenme başlarken tek yapabildiğim, olduğum yerden kapıya bakmaktı. Tüm yüzleri dikkatli bir şekilde incelerken, sonunda onun suratını görebilmiştim. Dudaklarının düz bir çizgi halinde olduğunu görünce kalbim teklemişti, aklıma kötü düşünceler girmeye başlamıştı. Bahçeyi kahkahalarıyla inletmesini beklemiyordum ama en azından bir tebessüm arıyordum dudaklarında.

Sema teyze çoktan Baran'ın yanına doğru yürürken annem ve babam da durumu anlamaya çalışıyordu. Sema teyze, Baran'a bir şeyler soruyordu ama Baran aynı yüz ifadesiyle yanımıza yürüyordu. Gözlerim dolmak üzereydi, kötü geçmesi beklediğim en son şeydi.

Sema teyze anlayışla "Baran, çatlatma da bir şey söyle! Kötü geçtiyse de kötü geçti de, dünyanın sonu değil." deyince Baran gözlerime baktı.

5 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin