47.Bölüm

52.5K 2.8K 895
                                    

OY SINIRI 220. İyi okumalar❤️

1,5 yıl sonra

"Biz yürümeye başlayalım, baban bavulunu getirir." diyen anneme uyup adımlarımı otoparkta ilerlettim. Atatürk Havaalanı'ndaydık çünkü Avustralya'ya gidiyordum.

Annemleri ikna etmek hiç de kolay olmamıştı. Döviz, vize ve uçak biletleri derken bir hayli para harcamıştık. Böyle olacağını bildiğim için kafeden kazandığım parayı harcamak yerine biriktirmiştim.

Babam elindeki bavulumla bize yetiştiğinde ilk kontrole gelmiştik. Annem durmadan "Dikkatli ol, Baran'ın yanından ayrılma." deyip duruyordu.

"Merak etme." dedim check-in sırasına girerken. Bavulum fazla dolu değildi çünkü oradan da bir sürü şey almayı planlıyordum.

Biletimi aldıktan ve bavulumu bagaja gönderdikten sonra sıra pasaport kontrolüne gelmişti. Annemlere sıkıca sarılıp bavulumla polislere doğru yürüdüğümde adımlarım kendinden emindi. Tek başına, yaklaşık 12000 kilometrelik mesafede yolculuk yapan bu kız artık 17 yaşında değildi, 2 ay sonra 20 yaşına girecekti.

Bu da demek oluyordu ki üniversitemin ilk senesi bitmişti. Sınavdan, Baran'ınki kadar iyi bir puan alamayacağımı zaten biliyordum ama istediğim okulun istediğim bölümünü kazanacağım kadar iyi almıştım. Karşınızda müstakbel bir bilgisayar mühendisi duruyordu.

Pelin hedeflediği üniversiteye gidemese de en az onun kadar iyi olan bir okulda psikoloji okuyordu. Hakan, makine mühendisliği bölümündeydi ve ikinci senesini de başarıyla bitirmişti. Farklı okullarda oldukları için aralarında problemler çıkıyordu ama ayrılmamışlardı, bu konuda Baran ve benim durumumdan güç alıyorlardı. Onlar en azından sadece farklı okullardaydı, biz farklı ülkelerdeydik.

Poyraz'a gelirsek, onun zaten bir hedefi olmamıştı hiç. Bir özel okulda, mimarlık okuyordu. Lise bitene kadar onunla iletişim halinde olmak zorunda olsam da, son yaptığı şeyden sonra onunla iletişimimi tamamen kesmiştim.

~

"Birkaç gündür hiç konuşmuyoruz." dedim hırkama sarınarak. Sınavları olduğunu ve sürekli benimle konuşamayacağını biliyordum ama elimde değildi, özlüyordum.

"Mira, bir gün ayrılmak zorunda kalacağınızı biliyorsun, değil mi?" Yanımda oturan Poyraz, dediği şeyle kafamı hızla ona çevirmemi sağlamıştı. "Hayır, bilmiyorum! Senin düşüncelerine de ihtiyacım yok!" diye bağırıp ayağa kalktığım sırada bileğimden tutup beni kendine çekti. Neredeyse kucağına oturacaktım, o kadar yakınlaşmıştık.

"Onun ne yaptığını bilemezsin. Başka kızlarla yakınlaşıp yakınlaşmadığını bilemezsin. Tıpkı şu an bizim bu yakınlaşmamızı Baran'ın bilemeyeceği gibi." dediğinde dirseğimi tüm gücümle karnına geçirdim. Acıdığını biliyordum ama belli etmemeye çalışıyordu. "Bir kez de beni sevmeyi deneyemez misin?"

Kurduğu cümle beni afallatırken, onun için üzüldüğümü hissetmiştim. Gerçi uzun süredir onun için üzülüyordum ama bunun ötesine geçemiyordum. Baran'dan başkasını sevmeyi, bir kere bile aklımdan geçirmemiştim.

Ona bir açıklama yapacağım sırada bana yaklaştığını fark ettiğimde gözlerim irice açıldı, son anda dudaklarımızın temasını engelleyebildim. "Nah denerim!" diye bağırdım sinirle ayağa kalkarken.

Dudaklarını birbirine bastırmış beni izliyordu.

"Tepki veremeseydim yine öpecektin, değil mi? Kafam karışık diye, kötü hissediyorum diye bu oyunlarına kanacağımı mı sandın? Üzgünüm ama Baran'ı sevmekten, onu beklemekten vazgeçmeyeceğim." diye çıkışıp hızlı adımlarla yanından uzaklaştım.

5 NUMARAWhere stories live. Discover now