19.Bölüm

77.6K 3.8K 1.3K
                                    

"Heyecanlı mısın arkadaşının resitali için?" diye sordum, Baran park yeri bulmak için etrafa bakınırken.

"Boş yer olsa şaşardım zaten." diye homurdandığında kaşlarımı çatıp "Ben ne diyorum, sen ne diyorsun." diye mırıldandım.

"Mira, binanın etrafında üç tur attım ama hâlâ yer bulamıyorum. Şu an düşündüğüm son şey Meral."

"Şurada valeler duruyor. Neden onlara vermiyorsun?"

Baran boşalan bir yer görünce adeta gözleri parladı ve kimsenin kapmasına izin vermeden park etmeye başladı. Paralel park edecekti ve alan dardı.

Baran önce boş yere arabanın kıçını sokunca "O herif nasıl girmişti lan buraya?" diye mırıldandı.

"Ben inip sana yardım edeyim." deyip arabadan indikten sonra muavinlik yapmaya başladım. "Topla gel, topla gel! Şimdi ön tarafı sok biraz içeri, sonra tekrar topla gel!"

Arabanın lastikleri kaldırıma değince Baran aniden durdu ve açık camdan "Arabayı kaldırıma çıkarmak için mi arabadan indin sen?" diye sorduğunda "Direksiyonun başındaki kim acaba?" diye homurdandım.

Bir kez daha denediğinde bu sefer park edebilmişti, beraber binaya doğru yürüyüp kapının önüne geldiğimizde Baran koluna girmem için işaret etmişti, başımı sallayarak dediğini yaptığımda içeri girmiştik.

Etrafa bakınırken önümüze biri çıkıp "Baran!" diye bağırdı coşkuyla. Baran çocuğu görünce kocaman gülümseyerek "Can, oğlum nerelerdesin sen ya?" diye sordu ve birbirlerine sıkıca sarıldılar.

Geri çekildikten sonra Baran, "Tanıştırayım, bu kız arkadaşım Mira. Bu da Meral'le gittiğimiz kurstan arkadaşımız Can. O sıralar en yakın arkadaşlarımdan biriydi." diye açıklama yaptı.

Can sıcak bir gülümsemeyle elimi sıkınca ben de elimde olmadan gülümsedim çünkü çok sıcakkanlıydı. "Sevgilisi olacağını düşündüğüm son kişiydin Baran, beni şaşırttın. Seni kendine aşık edebildiğine göre bu kız büyülü." deyip gülünce Baran'ın ortaokuldan beri değişmediğini anladım.

Can'ın yanından ayrıldıktan sonra biz de boş koltuklara oturduk. Baran cebinden telefonunu ve arabanın anahtarını çıkarıp önüme bıraktı. "Ben tuvalete gidiyorum, bunlar sana emanet."

Yanımdan uzaklaşınca aklıma arabayı alıp kaçma ve telefonu satma planları gelmişti ama sadece 2 saniye sürmüştü. Böyle bir şey yapmayacağım için sadece telefonunu karıştırmakla yetinmiştim.

Şifresi vardı. En basitinden '1907' denedim ama değildi. Bu kadar zeki bir çocuğun telefon şifresini bu kadar kolay yapması fazlasıyla garip olurdu zaten.

Somurtup telefonu önümdeki sehpaya koyacakken bir bildirim geldi. Biri Baran'a Instagram'dan mesaj atmıştı.

Kız: Selam yakışıklı ;)

Gözlerimi irice açıp doğru okuyor muyum diye defalarca kontrol ettim ve evet, kesinlikle doğru okuyordum.

Mesaj kutusunun bu tarz mesajlarla dolduğundan emindim ve cevap verip vermediğini merak ediyordum ama elimden bir şey gelmediği için sadece kendi telefonumdan Baran'ın kaç haftadır bakmadığım profiline girmekle yetindim. Son attığı fotoğrafın altındaki yorumlara bakmadan edememiştim.

Tipe bak! Yerim!

Çok tatlı değil mi?

Dm'e bak lütfen.

Güneş gözlüğün olayım tak beni.

Sinirle telefonu elimde sıktığımda bana doğru yürüyen Baran'la göz göze geldim. Telefonu kapatıp kucağıma koyduktan sonra Baran bir süre masadaki telefonuna baktı. Sadece ayakta duruyordu ve telefona bakıyordu. Birden sırıtmaya başlayınca tuvalette ot çektiğini düşünmeye başlamıştım. "Baran, iyi misin?"

5 NUMARAWhere stories live. Discover now