3. Bölüm

4.1K 276 66
                                    

Bölüm Notu:

Bu bölümleri yaklaşık 1,5 sene önce yazdığım için pek iyi olmaya bilir. Ama emin olun gittikçe düzeliyor :)

Abim yanındaki iki kişiyle birlikte kompartımanın kapısında dikilirken adının Sirius olduğunu sandığım çocuk ayağı kalkmıştı.Hafifçe dikleşirken gözleri abim ve benim üzerimde gezinmişti. En sonunda gözleri bende sabitlendiğinde ''Evet ya,'' diye mırıldanmıştı. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. ''Sarı saçlar, beyaz ten, yemyeşil gözler, uzun boy ve o küçümser bakışlar. Bende bunlar bana nerden tanıdık geliyor diyordum.''

Adının James olduğunu sandığım çocuk yüzündeki alaylı ifadeyle Sirius’a dönmüştü. ''Ve, unutma ki Patiayak,'' Beni süzerek devam etmişti. ''Bir de hiç sönmeyeceklerini düşündükleri bir hava. Ama dikkat edin her an sönebilir!’’

Yüzündeki alaylı ifade sinirimi bozmaya başlamıştı. Ne sanıyordu ki? Bu kadar söze tek kelime etmeyeciğimi falan mı?

Hızla ayağı kalkıp kollarımı göğsümün üstünde kenetlemiştim. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirrken ''Galiba eskiden bir havan vardı,'' diye mırıldanmıştım. Hiçbir şey söylemeyince bunu evet olarak algılayıp devam etmiştim.  ‘’Havanın eskide kaldığı belli. Az önce çok içten konuştun. Galiba seninki de biranda sönmüş.’’

James hızla asasını cebinden çıkarırken abimin de asasına sarıldığını görmüştüm.

Abimin yanındaki iki arkadaşı da çoktan asalarını çıkarmıştı. Sarı saçlı olan asasını Sirius’a yöneltirken siyah saçlı olan ve abim de James’e yöneltmişti.

Şaşkınlıkla donakalmış bir şekilde onlara bakıyordum. Ne demiştim ki asa çıkartacak kadar? Daha önceden bir problemleri olmalı, diye düşünmeden edememiştim. Sonuçta söylediğim şey asa çıkaracak kadar büyük bir şey olamazdı.

Yan tarafımda ayakta duran Regulus’a bakarken elinin cebindeki asasında hazır beklediğini görmüştüm. Herhangi bir durumda hemen çıkarmak içindi galiba.

Abim gözlerinden ateş fışkırır bir halde Sirius ‘a dönmüştü. ''Eminim sen doğduğun zaman herkes tip olarak ailene benzediğin için çok sevinmiştir. Ama tabii acı gerçekle sonradan karşılaşınca… Black’lerin yüz karası, Gryffindora seçilen bir çocuk.’’

Birkaç saniye sessizce birbirlerine bakmışlardı. Abimin sözlerini düşünüyordum. Ne yani? O tüm büyücülük dünyasında nam salmış Black'lerin arasında bir Gryffindor mu vardı? Gerçekten rezillik. Felaket. Berbat!

Abimin sözlerinden sonraki sessizlik sürerken dudakları küçümser bir gülümseme şeklini anlamıştı. ''Söylesene Black, Potter'lara sen mi kaçtı? Yoksa Mrs Black seni evden mi kovdu?''

Abimin ağzından çıkan sözlerden hemen sonra birisinin ağzından ''Dilkilit!'' diye büyü sözleri dökülmüştü. Kim olduğunu anlamak için göz gezdirdiğimde James’in asasının abime yönelik olduğunu görmüştüm. Asasını indirirken konuşmaya devam etmişti. ''Gidelim Pati. Bazıları bundan sonra nasıl konuşacağını bilir artık. Hogwarts’a kadar konuşamayacak nasıl olsa. Düşünmek için bol vakti olacak.’’

James ve Sirius kapıdaki iki genci ittirerek hızla kompartımandan çıkarken abime bakmıştım. Konuşmaya çalışıyordu ama konuşamıyordu. Regulus abimi hemen yanına oturturken ayaktaki iki çocukta abimin konuşması için hangi büyüyü yapabileceklerini tartışıyordu.

Regulus da tartışmaya dahil olduğunda hızla kompartımandan çıkıp koridorun iki tarafına bakmıştım. O ikiliyi bulmam gerekiyordu.

Ve, görmüştüm. Hararetli hararetli konuşarak ilerliyorlardı. Asamı pelerinimin cebinden çıkarıp arkalarından büyümü mırıldanmıştım. ''Everta statum!’’

Gözlüklü çocuğa çarpması gereken büyü diğerine çarptığı an da kıvırcık saçlı çocuk havada taklalar atıp daha da ileride sertçe yere düşmüştü. O şaşkınlıkla bana bakarken koridordaki birkaç kişi de bize dönmüştü.

Yerdeki çocuk hızla ayaklanırken asasını bana doğrultmuştu. ''Levicorpu-''

‘''Protego!'' Yaptığım büyüyle kıvırcık saçlı çocuğun büyüsü daha asadan çıkar çıkmaz geri dönmüştü. Ve, Sirius Black tavandan görünmez bi iple asılırken tüm koridor şaşkınlıkla manzaraya bakıyordu.

Biraz ileriden saçları alev kızılında bir kız gözleri de alev almış bir şekilde hızla bize doğru geliyordu. ''Potter ve Black! Siz yine-’’ Hızla söylediği sözü yarıda kesip tavana asılı olan çocuğa bakmıştı. ''Sirius?'' İsmi bir fısıltı şeklinde söylemişti. Sonra bakışlarını etrafta gezdirmiş ve en sonunda elimde asamla beni bulmuştu. ''Bunu sen mi yaptın?’’

Tek kaşım otomatikman kalkmıştı. ''Seni ilgilendiriyor mu?''

James hızla araya girmişti. ''Sen çok oldun ama… Bu ne böyle ilk günden-‘’

Kız hızla onu durdurmuştu. Bana bakarak ''Ben sınıf başkanıyım ve evet, bu beni ilgilendirir.'' diye mırıldanmıştı.

''Ama,'' diye mırıldanmıştım. ''Senin sınıf başkanı olup olmaman beni ilgilendirmez!’’ Hızla arkamı dönüp kompartımana doğru ilerlemeye başladım.

Hogwarts’a geldiğimizde abim hala konuşamıyordu ve abimin yanındaki iki arkadaşı –sarı saçlı olan Lucius, siyah saçlı olan Severus'tu.- onu hastane kanadına götürürken bize ''Siz salona gidin biz de geliriz sonra.'' demişlerdi. ''Sonuçta basit bir büyü.’’

Slytherin masasındaki yerimi alırken Regulus’un hemen yanına oturmuştum. Diğer yanımda simsiyah, kıvır kıvır saçlı, delice bakışları olan bir kız oturuyordu. Karşımda ki sarı saçlı kız gülümseyerek ''Merhaba,’’ demişti. ''Sen yeni gelen kızsın, değil mi? Ben de trende duydum.’’ Elini uzatmıştı. ''Ben Narcissa Black.’’

Uzattığı elini sıkarken ‘’Elizabeth Ige Elmer.’’ diye karşılık vermiştim.

Yanımdaki siyah, kıvırcık saçlı kız daha soğuk bir şekilde ''Ben de Bellatrix Black.’’ diye kendini tanıtmıştı. Elini uzatma zahmetinde bile bulunmamıştı. Kıza aynı onun soğukluğuyla ‘’Ige Elmer,’’ diye kendimi tanıtmıştım.

Sonra da Regulus’a dönüp ''Siz kardeş misiniz?'' diye mırıldanmıştım. ''Yoksa…’’

Narcissa sıcacık gülümsemesiyle ''Kuzeniz,’’ diyerek araya girmişti. ''Ama Bella’yla kardeşiz.’’ derken az önce yanımda duran ama şimdi masanın diğer ucundaki arkadaşlarının yanındaki kızı göstermişti. Ben daha bir şey söyleyemeden ''Beşinci sınıfsın, öyle değil mi?’’ diye sormuştu.

Başımı sallarken ''Evet,'' diye mırıldanmıştım. ''Sen?’’

Yine o sıcacık gülümsemesiyle  ''Ben de beşinci sınıfım,'' demişti. ''Seni akşam yemeğinden sonra diğer kızlarla tanıştırırım. Zaten yatakhanede karşılaşırız.’’

Narcissa’yla sohbet ederken gözüm biraz ilerideki kıvırcık saçlı çocuğa takılmıştı. Gözlerini dikmiş, tüm dikkatiyle bana bakıyordu. Sanki beni öldürmek istiyormuş gibi bir his uyanmıştı içimde. Bakışları çok sertti.

Regulus kendi arkadaşlarıyla sohbeti sürdürürken Narcissa’nın diğer binalar hakkındaki yorumlarını biran da bölmüştüm. ''Sirius, Regulus’un kardeşi mi?’’

Sarı saçlı kızın bakışları biran da ciddileşirken ''Şey, evet,’’ diye cevap vermişti. Başka bir soru olsaydı tereddütte kalmasını anlayabilirdim ama bu soruya böyle titrek cevap vermesi garipti. ''Kardeşler ama öyle pek kardeş gibi değiller. Zaten, Sirius artık Bizimle de yaşamıyor. O biraz fazla…’’ Doğru kelime için biraz düşünmüş ve ''Asi,'' diye devam etmişti.

Bölüm Sonu Notu:

Saçma bir yerde bittiğinin farkındayım :)

Pekala, yorum ve vote alsam fena olmaz, sanki? Siz ne düşünüyorsunuz?

Sana Güveniyorum... | Sirius Black & Ige ElmerWhere stories live. Discover now