15. Bölüm

3.1K 201 58
                                    

Bölüm Notu:

Medya da şarkı var yine.

Böülümü beğenmeniz dileğiyle, iyi okumalar.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Ayın ışığı perdenin arkasından hafif hafif aydınlatıyordu odayı. Sessiz odada gözlerimi tavana dikmiş, yastığın üzerindeki saçlarımla oynuyordum. Kafamdaki kocaman soru işareti uyumama engel oluyordu. Ben, Ige Elmer, Gryffindorlu Sirius Black'e aşık mıydım?

Olamazdım, değil mi? Bu imkânsızdı. Tamam, belki etkilenmiş olabilirdim. Sonuçta yakışıklıydı, bana yardım etmişti. Etkilenmiş olabilirdim. Ama aşk? Hiç sanmıyorum. Aşk çok farklı bir şey olmalıydı? Bu, bu ask olamazdı.

Dışarıdan gelen uluma sesleriyle düşüncelerim bölünmüştü. Ayağı kalkarak önce cama yöneldim. Hemen camın önünde durdum ve kapalı olan yeşil, uçlarında Slytherin arması bulunan perdeyi hafifçe açtım. Bahçede bir köpek vardı. Simsiyah tüyleriyle karanlıkta ayırt edilecek gibi değildi ama tüylerine vuran ay ışığı köpeğe ayrı bir asalet katmıştı. Sonra biranda bu köpeği daha önce bir yerde gördüğüme dair bir his kapladı içimi.

Sirius Black. Tüm geceyi düşünerek geçirdiğim kişi. Hemen ayın altındaydı. Ne işi vardı ki gece gece? Acaba gidip konuşmalı mıydım? Tamam, saçmalık. Ne diyebilirim ki ona? 'Ben, bilmiyorum ama galiba sana aşığım. Sence aşık olabilir miyim?' Ne beyinsizce bir cümle.

Daha fazla düşünmeye bile gerek yoktu. Ona aşık değildim. Asla olamazdım. Olmamalıydım.

Perdeyi hızla kapatırken kendimi Yatağıma attım.

Gözlerimi açtığımda güneş daha yeni doğuyor olmalıydı. Kafamı yastıktan kaldırıp yatağımın hemen başucundaki saate bakarken gözlerimi devirdim. Sadece 3 saat uyumuştum. Daha fazlada uyuyabileceğimi düşünmediğim için yataktan kalktım. Banyoya doğru ilerlerken dışarıda yağan kar gözüme çarptı. Bahçe beyaz bir örtüyle sarılmış gibiydi.

İçimde biranda beliren karda yürüme isteğini susturmak için hızla dolabıma yöneldim. Biraz yürüsem ayağım içinde iyi olabilirdi.

Üzerime dolaptan ilk bulduğum pantolon ve kazağı giydim. Onun üzerine de siyah pelerinimi ve ayakkabılarımı giydiğim gibi odadan çıkmıştım.

Elimdeki baston kara saplanırken güneş yeni yeni doğuyordu. Yavaş adımlarla göl kenarına doğru ilerliyordum. Üzerime düşen karlar ve hafif hafif esen rüzgâr huzur veriyordu. Belki de ben kar ve rüzgara aşıktım. Düşündüğüm şeyden sonra yüzüme ufak bir tebessümün yayılmasına engel olamamıştım.

Göl kenarına gelince geri döndüm ve okula doğru baktım. Beyaz bu okula yakışmıştı. Eski okulumda sürekli beyazlarla kaplı olurdu ama bu okulda daha bir güzel oluyordu sanki.

Hogwarts'ı sevmiştim aslında. Durmstrang güzeldi ama insanlar hep tek görüşlüydü. Burada her türlü düşünce vardı. Eğer en başından beri Hogwarts'ta olsaydım belki de Slytherin'li olmazdım bile.

Okula balarken biraz ileride ki ağaçta bir hareketlenme olmuştu. Ağacın dalları sallanırken biranda durdu ve ağacın kocaman olan gövdesinden birisi çıkmıştı. Simsiyah saçları koşarken dağılan, gözlüklü bir genç koştura koştura okula doğru ilerliyordu. Onun hemen arkasından ufak tefek biri koştura koştura ilerliyordu. Onun hemen arkasından da kıvırcık saçlı, uzun boylu Black vardı. Üç çapulcu son hızla okula doğru ilerlerken hiç biri 3-4 metre gerilerinde kalan beni fark edememişti. Ağacın gövdesinde ne işleri vardı ki? Neden girmişlerdi oraya? Ya da orası nereye çıkıyordu? Bir de, Lupin neredeydi?

Sana Güveniyorum... | Sirius Black & Ige ElmerWhere stories live. Discover now