17. Bölüm

3.6K 219 134
                                    

Bölüm Notu:

Beğenmeniz dileğiyle, iyi okumalar.

Tırabzanlara dayanırken gözlerimi hemen yanımda benim gibi tırabzanlara dayanmış gençten alamıyordum. Ona gerçekten aşıktım. Bu nasıl olmuştu ki? Ondan bu kadar katıksızca nefret ederken hangi ara aşık olmuştum. Evet, ilk baştan bu yana garip şeyler vardı hissettiğim ama... Bu aşk mıydı? Peki, bundan sonra ne olacaktı?

Gözlerimi gökyüzüne çevirirken rüzgâr söylediklerini kulağıma ulaştırmıştı. "James'le konuştuk. Daha doğrusu o benimle konuştu, aslında belki de gözümü açan oydu."

Gözlerimi ay ışığında parlayan yeşil gözlerine çevirirken yutkunmadan edemedim. Ses tonumu korumaya çalışırken "Hangi konuda?" diye mırıldandım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.

Sesindeki bıkkınlıkla "Sana aşık olduğum konusunda." diye mırıldandı. Aslında o soruyu cevabını bilmediğim için sormamıştım. Sadece korkuyordum galiba. Eğer Sirius'la çıkarsam Slytherin'deki herkes daha da nefret edecekti benden. Onu da geçtim, abim vardı.

Gözlerimi ondan ayırmadan içimden geçenleri söylemeye başladım. Sesim son derece normal çıkıyordu. Belki de fazla normaldi. "Korkuyorum, Sirius. Sadece korkuyorum. Daha fazla üzülmek istemiyorum."

Gözlerim yanarken Sirius tırabzanlara dayadığı kolunu bana sarmıştı. "Bunu en başında beri söylüyorum, Ige. 'Ben varım.'"

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken "Bu gerçek, değil mi?" diye mırıldanmıştım. "Hala imkânsız gibi geliyor çünkü. Sanki birazdan Narcissa başucuma gelip kalkmamı söyleyecek gibi hissediyorum."

Sirius'un yüzüne yayılan gülümsemeye bakarken yanaklarımdan süzülen yaşlarla birlikte yüzünde gerçek bir gülümseme belirmişti. Hangisinin gerçek olduğuna dair bir fikrim yoktu. Yanaklarımdan süzülerek yere düşen gözyaşları mı, yoksa yüzümdeki gülümseme mi gerçekti? Tartışılırdı.

Sirius yanaklarımdaki yaşları silerken "İşte böyle." diye mırıldandı. "Sadece gül ve sakın kimsenin söylediklerini kafana takma, anlaşıldı mı?" Küçük bir çocuk gibi hissetmiştim kendimi biran.

Geri de kalan gözyaşlarını kendim silerken derin bir nefes alıp verdim. Bana hala dikkatle bakan Sirius'a çevirdim gözlerimi. Aklıma takılan soruyla kaşlarım çatılmıştı. Yüzüme hafif bir gülümseme otururken şuan ki küçük bir çocuğa benzettim yine. İstediği cevabı almak için çırpınan bir çocuğa. "Biz şimdi tam olarak ne oluyoruz?"

Yüzüne daha da yayılan bir gülümsemeyle "Bu huyunu seviyorum." diye mırıldandı. Kollarını belime dolarken "İstersen cevabını zaten bildiklerini geçelim." diyerek devam etmişti.

Gözlerine bakarken kalp atışlarımın tekrar hızlandığını hissetmiştim. Gözlerini uzun süre bakarsam yanından hiç ayrılmak istemeyeceğimi düşünüyordum. İster istemez gözlerimi kaçırırken kolumdaki saate göz attım. Bire geliyordu ve biz hala birlikteydik. Astronomi kulesinin tepesinde, sadece ikimiz, onun kolları belimde...

Gözlerimi uzun süre bakmaktan korktuğum gözlerine çevirirken "Gitmeliyiz." diye mırıldandım. "Saat bir olmuş."

Sirius yüzünü buruşturup "Pekâlâ, gidelim." derken belimdeki kollarını indirmişti. İkimiz birlikte merdivenlere yönelirken ciddi bir yüz ifadesi takınarak "Seni ortak salona kadar bırakırım. O sırada anlatmam gereken bir şey var." diye devam etmişti.

Merdivenlerden inerken "Ne hakkında?" diye sordum aynı ciddiyetle.

"Sana geçen gün James'in bir şeylerden şüphelendiğini söylemiştim. Hatırlıyor musun?" Gözlerini bana dikince 'Evet' anlamında başımı aşağı yukarı sallamıştım. "Dolunay zamanı sen gelmeden önce James'le bu konuyu konuşuyorduk. Remus ve Peter okuldaydı hala. James kafasında oluşturmuş zaten çoğu şeyi ve bana sorunca," Bana doğru bir göz attı. Tepkimi merak etmiş olmalıydı ama bunu tahmin etmiştim. Sonuçta James'te zeki birisiydi ve parçaları birleştirince oluşmayacak bir şey yoktu. Konuşmaya devam ederken gözlerini koridora dikmişti. "Ben de doğru olduğunu söyledim."

Sana Güveniyorum... | Sirius Black & Ige ElmerNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ