38. Bölüm

2.3K 133 44
                                    

Bölüm Notu:

Selam :)

Öncelikle geçen bölüm Ravenclaw konusunda birkaç eleştiri aldım. Ama o benim fikrim değildi.  Ben Slytherin'im fakat Ravenclaw'a büyük bir sempatim var. Bunu bir açıklayayım dedim. :)

Şimdi iyi okumalar...

38. Bölüm

Koyu kırmızı çarşafın serildiği çift kişilik yatakta, gözlerim bir noktaya sabitlenmiş biçimde, tek başıma yatıyordum.

Sanki biraz üşüyordum. Aslında aklımda dolanan kelimeler canımı yakıyordu.

"Eğer eski haline dönmezsen, bundan sonra benim senin gibi bir kızım yok, Ige. Bu eve bir daha adımını atamazsın, işte o zaman istersen o Black'lerin yüz karasıyla yaşa, istersen onunla evlen... Umurumda bile olmaz."

Göz yaşlarım bembeyaz yastığı ıslatırken hıçkırıklarımı engellemek için dudaklarımı ısırmıştım. Babam için bu kadar önemsiz, bu kadar değersizdim işte. Onun için önemli olan tek şey vardı. Karanlık taraf ve Sevgili(!) Lord'u...

Tık, tık, tık...

Arkamda kalan kapının tıklatılmasıyla yanaklarıma dökülen yaşları hızla silmiştim.

Ahşap zeminde yankılanan ayak sesleri hemen önümde durmuştu. Sirius, bana doğru eğilirken yüzümü avuçlarının arasına alarak şefkâtle parlayan yeşil gözlerini üzerime dikmişti. "Ige? İyi misin?"

Parmakları yanağımın üzerindeki ıslaklığa ulaşınca gözlerimi kapatmıştım. Ağlamak istemiyordum. Güçlü olmalıydım.

Başımı iki yana sallarken "Çok değersizim," diye fısıldamıştım. "Sanki ben olmasam herkes daha mutlu-"

Yanağımın üzerinde dolaşan parmaklarını dudağımın üzerine bastırırken "Şştt!" diye fısıldamıştı. "Benim için ne kadar değerli olduğunun farkında mısın?"

Dudaklarımın arasından dökülen hıçkırıkla kollarımı boynuna dolamıştım. Kolları beni sımsıkı sarmıştı. O an kocaman bir korku tüm bedenime yayılmıştı. Korkuyordum. Onu kaybetmekten... Nefesini, dokunuşunu, öpüşlerini... En önemlisi, sevgisini kaybetmekten korkuyordum.

"Beni bırakma, Sirius. Ne olursa olsun."

"Asla," diye fısıldamıştı, nefesi boynuma çarparken. Dudaklarını boynuma bastırarak öpmüştü. "Seni seviyorum, asla da bırakmayacağım."

Birkaç saniye süren sessizlik sonunda birazcık geri çekilerek yüzüme düşen saçlarımı geriye atmıştı. "Kahvaltı ister misin?"

Başımı iki yana sallayarak üç gündür bezmiş bir şekilde başımı kaldırmadığım yastığa geri yatmıştım. Uyumak istiyordum. Uyandığımda, üç gün önce ki o berbat akşam koca bir kabustan ibaret olacak gibi geliyordu.

Dudakları hafifçe kıvrılmıştı.

Kaşlarım çatılırken "Neye gülüyorsun?" diye sormuştum. "Durumum çok mu-Hey, napıyorsun!?"

Sirius'un biranda beni kucaklamasıyla afallamıştım.

Yüzündeki gülümseme daha da büyürken kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. "Kahvaltı vakti ve bu yüzden mutfağa iniyoruz!"

Başımı göğsüne gömerken "İstemiyorum!" diye sızlanmıştım. "Aç değilim!"

Başını iki yana sallamıştı. "'Aç değilim.' diye bir seçeneğin yok! Kaç gündür ağzına hiçbir şey almadığının farkında mısın?"

Sana Güveniyorum... | Sirius Black & Ige ElmerWhere stories live. Discover now