16. Bölüm

3.3K 203 200
                                    

Bölüm Notu:

Sevgili Ige,

Bilmediğin bir şey var. Bunu ben bile biliyorum. Birisini sevmemeye çalışırsan hep ters teper. Daha çok seversin.

Sevgiler, Jafey.

Ige mektup yazarak başladım :P

Pekala, yorumları unutmayalım lütfen :)

Hemen önümdeki kurt adamın uzun bacaklarıyla attığı adımlar benim iki adımın uzunluğunda olmalıydı. Aramızda ki mesafe kısalırken hareketsizliğimi koruyordum. Bir kaç saniye önce Black'in bana koşmamı söylemesine rağmen harekete geçememiştim.

Beni kendime getiren kurt adamın arkasında gelen hırlamayla birlikte cebimdeki asamı çıkarttım. Kaçmak ve büyü yapmak arasında kalmıştım ki bir köpeğin kurt adamın üzerine atılmasıyla 'Kaç!' diye bağırdı içimden bir ses. 'Arkanı dön ve kaç!'

Köpek kurt adamı ensesinden yakalayıp geri doğru atarken ağzımdan ufak bir çığlık çıkmıştı. Bir kaç adım geri çekilirken köpeğin arkasından hızla çatal boynuzlu bir geyik gelmişti. Kurt adamla arama girerken üzerine atıldı. Köpek ve geyik kurt adamı sakinleştirmeye çalışırken nefesimi tutmuş karşımda olanları izliyordum.

Kurt adam uluyarak geyiği üzerinden atarken köpek hırlayarak kurt adamın üzerine tekrar atıldı. Geyikten hafif iniltiler çıkarken kurt adam geri çekilmişti. Köpek tekrar saldırıya hazırlanırken kurt adam benim tersim yönünde kaçmaya başlamıştı. Hemen sonra köpek ve geyik bir birlerine kısa birer bakış atmışlardı ve sonunda kurt adamın arkasından ilerleyen çatal boynuzlu geyik olmuştu. Geyik ve kurt adamın uzaklaşmanı izlerken tuttuğum nefesimi bırakmıştım. Sakinleşmek için kendimi çimenlerin üzerine atarken köpek bana dönmüştü. Önce ne yapacağımı bilemeyerek hafifçe dikleştim. Köpeğin animagus olduğunu hatırlayarak rahatlamam gerekirken kim olduğunu düşününce daha da telaşa kapılmıştım. Kalp atışlarım en az kurt adamı gördüğüm zamanki kadar hızlı atıyordu.

Köpek biranda uzarken insan bedenine geri dönüyordu. Tüyleri kaybolurken pürüzsüz bir teni gözler önüne seriliyordu. Az önce kapkara olan gözlerinin şimdi yeşili parlıyordu. Kıvırcık saçları da tamamlandığında Sirius Black hemen karşımdaydı.

Boğazıma oturan yumruyla konuşamamıştım. Gözyaşları yanaklarımdan süzülürken Black hemen yanıma oturdu. Beni kısaca süzerken sesindeki endişeyle "İyi misin? Bir şeyin var mı?" diye soruları sıralamıştı. Ağladığımı görünce daha da telaşlanmıştı. "Ige?"

Soran gözlerle bana bakarken "İy-iyiyim." diye mırıldandım kekeleyerek. Neden ağladığımı tam olarak bilmiyordum. Muhtemelen sinir boşalmasıydı. "Sinirlerim bozuldu."

Sakinleşmem bir kaç saniye sürmüştü. Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra Black tekrar gözlerini bana dikmişti. "Burada ne işin vardı?" Sesindeki hafif bir kızgınlık vardı sanki.

Black'e kaşları çatarak bakarken "Nefes almaya çıkmıştım." diye mırıldandım. "Çıkamaz mıydım?"

Black aynı şekilde kaşlarını çatarken "Bu saatte bahçede olman yasak, değil mi?" diye cevap verince sahte bir kahkaha attım. "Sizin gibi bana da yasak. Ama şu da var. Sizin gibi bende buradayım."

Black gözlerini devirirken "Haklısın"  diye mırıldanmıştı. "Ama bizimkisi geçerli bir neden."

"Benim de kendimce nedenlerim olabilir." Black'e kısa bir bakış atarak gözlerimi göle çevirmiştim. Dizlerimi kendime çekerken kollarımı dizlerime sarmıştım. "O kimdi?"

Sana Güveniyorum... | Sirius Black & Ige ElmerWhere stories live. Discover now