44. Bölüm

2.5K 125 86
                                    

Bölüm Notu:
Bu bölüm yazılırken -sizin de fazlasıyla göreceğiniz üzere- Zümrüdüanka Yoldaşlığı'ndan yararlanılmıştır. Hatta bazı bölümler de -çoğunda- sadece Ige eklenmiştir. Bir nevi geçiştirme bölümü özelliği taşır.

Selam,

Ciddi bir giriş yaptım sanki. Finalden önceki son bölüme merhaba diyelim mi? *Ağladı,ağlayacak.*

Ve, finalden önceki son bölüm sizlerle... Lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşın. İyi okumalar.

NOT: Bu bölüm▶ My Endless Love - YouTube ile yazılmıştır.

44. Bölüm

Yalnızca birkaç gün önce bomboş olan ev, yoldaşlığın karargahı olarak kullanılmaya başlayınca dolmuştu. Weasleay'lerin tamamen kaldığı eve Yoldaşlık üyeleri sıkça uğrayıp gidiyorlardı. Günün en kalabalık zamanı akşam yemekleri olmalıydı. Akşam yemeği öncesinde düzenlenen toplantılar bitince herkes yemek için kalıyordu. Tabii, siyah yağlı saçlara sahip olan adam hariç.

O toplantılardan birindeydik. Siyah yağlı saçları kulak memesini biraz geçmiş, siyah gözleri uzun masanın etrafında toplanmış Yoldaşlık üyelerinin üzerinde tek tek dolaşan adam ifadesiz yüz hatlarıyla konuşmaya devam ediyordu.

Gerçekten bunaltıcıydı. Birisinin -ki bu kişiye bu aralar çok sinir oluyordum- sürekli önemli bir şeyler anlatması, ve benim işe yaramaz bir şekilde sadece oturup onu dinlemek zorunda olmam sinir bozucuydu. Aslında sinir bozucu olan bu evdi. Sinir bozucu olan bu evde tıkılıp kalmış olup hiçbir işe yaramamamdı. Tıpkı Sirius'un da söylediği gibiydi. Zaten bunlarda Sirius'un sözleriydi.

Severus Snape "... Kısacası," diyerek uzun konuşmasını özetlemek ister gibi Dumbledore'nin açık mavi gözlerine bakmıştı. "Karanlık Lord'un ilk hedefi eski müritlerini geri toplayabilmek, bunu dikkat çekmeden yapmaya çalışıyor ama-"

"Bunları zaten biliyoruz." Sirius'un meydan okurcasına söylediği sözlerle Snape'in konuşması yarım kalmıştı. Herkesin gözleri, hemen yanımda, Snape'in sözlerine tamamen zırvalıkmış gibi bakan Sirius'a dönmüştü.

Her toplantıda bu ikilinin arasında çıkar gerginliğe alışmıştık ama yine de Sirius'un ani çıkışıyla tüm sesler kesilmişti.

Birkaç saniye süren boğucu sessizlik Dumbledore'un "Severus," diye mırıldanmasıyla kesilmişti. Açık mavi gözleri anlayışla parlıyordu. "Galiba bugünlük toplantımız burada bitti." Sesi de bakışları gibiydi. Sirius'un, Snape'in verdiği raporlardan nefret ettiğini ve o zaman kendisini işe yaramaz hissettiğini tahmin ediyor, bunu anlayışla karşılıyor gibiydi.

Snape yüzündeki küçümser ifadeyle Sirius'a bakarken Sirius'un sinirle bacağını salladığını hissedebiliyordum. Bir şey söyleyecekmiş gibiydi ama onun söyleyeceği herhangi bir şeyin daha büyük bir gerginliğe sebep olacağını bilerek salladığı bacağını durdurmuştum. "Sirius, lütfen bir şey söyleme." Sesim sadece onun duyabileceği düzeydeydi.

Derim bir nefs aldığını hissetmiştim. İçine oksijenle brlikte yüksek oranda sabır çektiğini biliyordum.

Masanın üzerinde duran elini indirip bacağının üzerindeki elimi kavramıştı. Başını sakince sallarken "Tamam, Ige." diye fısıldamıştı. "Merak etme, konuşmayacağım."

Snape masadan kalkarken Molly konunun dağılması için büyük bir neşeyle "Gidip Harry'i çağırayım," demişti. "Eminim hepiniz onu özlemişsinizdir."

Dumbledore ve Snape'in hemen arkasından Molly'nin de çıkmasıyla odaya büyük bir sessizlik hakim olmuştu. Kimse konuşmuyor, herkes sessizliğe ayak uyduruyordu.

Sana Güveniyorum... | Sirius Black & Ige ElmerWhere stories live. Discover now